Magna Carta Nedir? Nedenleri, Maddeleri ve Sonuçları

Magna Carta'dan bir madde: "Adaleti yerine getirme hakkını kimseye satmayacağız, reddetmeyeceğiz, ertelemeyeceğiz."

Magna Carta

Büyük Sözleşme olarak da bilinen Magna Carta, anayasal hakların ve monarşik gücün sınırlandırılmasının gelişiminde önemli bir dönüm noktasını ifade ederek hukuk tarihinde kutsal bir yere sahiptir. Magna Carta, 13. yüzyıl İngiltere'sindeki siyasi çalkantıların arka planında ortaya çıkmıştır. Kral John'un keyfi yönetimi ve aşırı vergi uygulamaları baronları ve tebaası arasında hoşnutsuzluk yaratmıştı. Bu bağlamda Magna Carta bir direniş sembolü ve monarşiden hesap sorma talebi olarak ortaya çıktı.

Magna Carta'nın doğuşu, baronlar, din adamları ve soylulardan oluşan bir koalisyonun Kral John'un yönetimiyle ilgili şikayetlerini dile getirmek üzere bir araya geldiği 1215 yılına kadar uzanmaktadır. Thames Nehri kıyısındaki bir çayırlık olan Runnymede'de yapılan bu toplantı sırasında, sözleşmenin temel ilkeleri müzakere edildi ve üzerinde anlaşmaya varıldı. Belgenin kendisi de bu müzakereler sonucunda, içeriği dönemin talep ve kaygılarını yansıtacak şekilde hazırlandı.

Magna Carta, kralın otoritesine kısıtlamalar getirmek ve baronların ve dolayısıyla daha geniş halk kitlelerinin hak ve ayrıcalıklarını korumak için kolektif bir çabayı temsil eder. Kökleri, güç dengesizlikleri ve yetki suiistimallerinin damgasını vurduğu bir Orta Çağ toplumunda adalet, hakkaniyet ve hukukun üstünlüğünü sağlamak için yasal bir çerçeveye duyulan ihtiyaca dayanmaktadır.

Magna Carta'ya Giden Yol

İngiltere arşivinde bulunan Magna Carta'nın 700 yıllık unutulmuş kopyası
İngiltere arşivinde bulunan Magna Carta'nın unutulmuş kopyası

İngiltere'nin en güçlü toprak sahiplerini ve ülkenin ileri gelenlerini temsil eden birkaç baron, Thames Irmağı kıyısındaki büyük Runnymede çayırında sabah sisinde bir araya geldiler. 15 Haziran 1215 sabahıydı. Kral John, muhalifleriyle burada bulaşmayı ve onların isteklerini dinlemeyi kabul etmişti. İstekler, kralın, yasalar uyarınca hüküm sürmesi ve uyruklarının hak ve özgürlüklerine saygı göstermesi doğrultusundaydı.

Asiler, biraz da korku içinde bekleşiyorlardı, hizmetkarları ve zırhlı süvarileri az ötedeydi. Konu önemliydi. Tahta karşı silahlı başkaldırı, suçların en bağışlanmazıydı ve eğer asiler kralı isteklerini kabul ettirmeye zorlayamazlarsa bir iç savaşın çıkması kaçınılmazdı. Bir saati aşkın zaman geçti. Derken baronlar, sisin içinden kral ve maiyetinin yaklaştığını gördüler. Kral John'a Papalık temsilcisi, Canterbury başpiskoposu ve isyancıların taleplerinin yer aldığı berattaki hükümlerin birçoğunun hazırlanmasına yardımcı olan Stephen Langton eşlik ediyordu.

Papayla Anlaşmazlık

Papa III. Innocentius / Magna Carta
Kral John'un en büyük hatalarından birisi Papa III. Innocentius ile düştüğü anlaşmazlıklar oldu

Kral John durumunun ne derece yakışıksız olduğunun bilincindeydi. Bu berat ona büyük baronlar tarafından zorla kabul ettirilmeye çalışılıyordu. Baronlar kralın art arda uğradığı yenilgilerden sonra, kıtadaki dominyonlarını geri almak için koydurduğu ağır vergilere kızmışlardı. John ayrıca Papalık'la altı yıl süren bir kavgaya girişmiş, bunun sonucu Papa III. Innocentius İngiltere'yi dışlamış, bu yüzden de Kilise işlevini yerine getiremez olmuştu.

Kralın düşmanları onu adil davranmamakla, şikayetlerini dinlememekle ve özgür doğan İngilizlerin öteden beri sahip oldukları özgürlük ayrıcalıklarını tanımamakla suçluyorlardı. Sadece birkaç hafta önce kral, baronları ve reform önerilerini "Benden neden doğrudan doğruya krallığımı istemiyorsunuz? Şu saçmalığı alın ve götürün ve artık beni rahatsız etmeyin" diyerek başından savmıştı. John'un böyle inatla direnişi, İngiltere'nin kuzeyinde ve doğusundaki muhaliflerinin kararlığını iyice pekiştirecekti.

Bununla birlikte, krallıklarına karşı açık açık isyan ederek öne çıkan baronların sayısı başlangıçta oldukça azdı, 40'ı geçmiyordu. Önder olarak da coşkun muhaliflerden biri olan Essex'ten Dunmow Lordu Robert Fitzwalter'ı seçmişlerdi. 1212'den beri kralın muhalifi olarak, Kral John'u zor duruma düşüren dedikoduları, onun acımasızlığını ve hilekarlığıyla ilgili öyküleri yayan da Fitzwalter'dı. 1215'te kendisine, pek imrenilen "Tanrı'nın Ordusu'nun ve Kutsal Kilisenin Mareşali" unvanı verilmişti.

1213 yılında birkaç kuzeyli baron, Fransa'daki harekat için asker vermeye yanaşmamıştı. Ardından, 1214 yılında Fransızlara karşı Bouvines Muharebesi'nde uğranılan yenilgi, asilerin saflarına daha çok şövalyenin ve baronun katılmasına yol açtı. Bunların çoğu monarşinin askerlere ödemek için topladığı vergiyi vermeye yanaşmadılar. İşte Fitzwalter 1215 ilkbaharında isyankar ordusunu bunların arasından toplamıştı. Bu insanlar önce Lincolnshire ve Northamptonshire'daki meydanlarda toplandılar, sonra güneye yürüdüler.

Magna Carta Maddeleri

En çok bilinen iki maddesinde Magna Carta, hiçbir insanın, eşitleri tarafından alınmış veya ülkenin yasalarına uygun olarak düzenlenmiş bir karar olmadıkça, hapse atılamayacağı, kanun kaçağı ilan edilemeyeceği, sürgüne gönderilemeyeceği veya mallarına el konulamayacağını vaat eder. Bu hüküm 1679'daki Habeas Corpus Act'ını yani "tutuklanan insanın bir mahkemeye çıkartılmayı ve özgürlüğünden yasa dışı olarak yoksun bırakılmamayı talep etme hakkını" getirmiştir.

Tarihi metnin diğer maddeleri şöyle diyordu:

  • Adaleti yerine getirme hakkını kimseye satmayacağız, reddetmeyeceğiz, ertelemeyeceğiz.
  • Hiçbir resmi görevli kimsenin tahılını veya başka ürünlerini karşılığını hemen ve nakit olarak ödemedikçe alamaz ya da satıcıyla anlaşarak ödemeyi geciktiremez.
  • Krallığımızda şarap için yalnız bir ölçek, bira için bir ölçek ve tahıl için bir ölçek olacaktır.

Magna Carta'nın Temel Hükümleri

Magna Carta'nın temel ilkelerinden biri kralın yetkilerine sınırlamalar getirilmesiydi. Belge, kralın yasaların üstünde olmadığını ve keyfi olarak yönetemeyeceğini ifade ediyordu. Baronlarının rızası olmadan vergi koyma yetkisini kısıtladı ve feodal yükümlülüklere dayalı bir vergi türü olan scutage'ın toplanmasına ilişkin kuralları belirledi. Magna Carta, bu sınırları belirleyerek hükümdarın kontrolsüz otoritesini azaltmayı ve daha dengeli bir güç dağılımını teşvik etmeyi amaçlamıştır.

Magna Carta, yasal hakları güvence altına almak için kilit hükümler getirmiştir. Yasal sürecin ve adil yargılanma hakkının önemini vurgulamıştır. Belge, hiçbir özgür insanın, akranlarının veya ülkenin yasalarının yasal kararı olmaksızın tutuklanamayacağını, hapsedilemeyeceğini veya mülkiyetinin elinden alınamayacağını belirtiyordu. Bu hüküm, modern hukuk sistemlerinin ve habeas corpus kavramının gelişimi için temel bir emsal teşkil etmiştir.

Magna Carta, vergilendirme ve tebaaya adil muamele ile ilgili endişeleri ele almıştır. Borçların tahsili için açık kurallar getirmiş ve borçların ödenmesi için mülklere el konulmasını düzenlemiştir. Ayrıca, dul kadınların yeniden evlenmeye zorlanmamasını ve çeyiz haklarını ellerinde tutmalarını şart koşuyordu. Bu hükümler, baronların ve daha geniş bir nüfusun üzerindeki mali yükleri hafifletmeyi, daha adil ve hakkaniyetli bir topluma katkıda bulunmayı amaçlıyordu.

Londra'nın Düşüşü

Magna Carta / Kral John teslim oluyor.
Londra'yı kaybeden Kral John, daha fazla direnemiyor

Ayaklanma asiler açısından kötü başladı. 15 günlük bir kuşatmadan sonra Northampton'daki krallık sarayına saldırı girişiminden vazgeçmek zorunda kaldılar ve neredeyse çaresizlikten Londra üzerine yürümeye karar verdiler. Kral, şehri savunmak için birliklerini yani Salisbury kontunun yönetimindeki Fransız paralı askerlerini gönderdi ama onlar da geç kaldılar.

17 Mayıs Pazar sabahı Jonh'a sadık Londralılar kilisede dua ederlerken muhalifleri şehrin kapılarını asilere açınca başkent hiç direnmeden onların eline geçti. Londra'nın kaybı, hükümdar ile baronları arasındaki kavganın kaderini değiştirdi. Rüzgarın hangi yöne esebileceğini görmek için bekleyen tarafsızlar asilere katıldı. Birçok kasabada Londra'nın düştüğü haberi, ayaklanma için verilen işaret yerine geçti. John, Windsor Şatosu'na kaçtı. Orada başdanışmanları William Marshal ile Hubert de Burgh, ödün vermeyi önerdiler ve kralı barış yapması için etkilemeye çalıştılar. John da onların önerileriyle teslim oldu.

John ve yanındakiler baronların toplanmış olduğu noktaya geldiklerinde törene gerek duymadan attan indiler. Sonra Başpiskopos Langton, durumun yönetimini ele aldı. Bunalımın son evrelerinde arabuluculuk yapmıştı ve baronların isteklerinin listesi elindeydi. Hükümlerin yazılı olduğu parşömenden, sonradan Magna Carta veya Büyük Berat olarak tanınacak yasanın taslağını okudu. Kral John bunu hiç duraksamadan kabul etti. Sonra da baronların her birini öptü ve onlarla birlikte sofraya oturdu.

Nihayet resmi mührünü berata basan John tahtın yasanın üzerinde olduğunu kabul etti. Berat da, kraldan zorla alınış biçimi de, Papa III. Innocentius'u çileden çıkarmıştı. Bir Papalık fermanıyla John'u da, uyruklarından bu berata uymaya kalkışacak olanları da aforozla tehdit etti. Ama bu Papalık fermanı daha İngiltere'ye ulaşmadan John sözünden geri dönmeye karar vermişti bile. Sonbahar geldiğinde İngiltere gene iç savaştaydı.

1216 Ekim ayında Kral John ansızın öldü. 12 Kasım'da, 9 yaşındaki oğlu III. Henry'nin taç giymesinden iki hafta sonra yeniden gözden geçirilen Magna Carta yeni kral adına bir kraliyet bildirgesi olarak okundu ve kralın ülkeyi İngiltere yasalarına uygun olarak yönetmeyi kabul ettiği bildirildi.

Magna Carta ile Baronların Kazancı

Magna Carta esasında ülkenin büyük baronları ile İngiltere kralı arasında bir barış sözleşmesidir. Sözleşmenin hükümleri, büyük ölçüde zengin toprak sahipleri sınıfının çıkarlarını temsil ediyordu ve evlilik, vesayet ve askerlik hizmeti gibi birçok konuda anlaşmazlıkları çözüyor, karara bağlıyordu.

Bununla birlikte, iç savaş yaklaştıkça ileri gelen soylular yaklaşan çatışmada destek arayışında olduklarından, ülkede yaşayan tüm özgür kişilerin hak ve özgürlüklerini koruyan ve kralın vergi koymak için halkın onayını beklemesi gerektiğini bildiren hükümler eklendi.

İlk kez bir İngiliz kralı kendisini yasalara bağlı kalmaya zorlayan bir yazılı belgeyi onaylamak durumunda kalıyordu. Ayrıca John büyük baronların aralarından 25 kişiyi Magna Carta hükümlerini düzenlemek ve uygulamak için seçmelerini kabul etmişti.

Magna Carta ruhu sonraki kuşaklar tarafından sık sık gündeme getirilmişti. İngiltere ve sonra Amerika'da anayasal özgürlük ilkelerinin korunmasına da büyük etkisi olmuş ve dünyanın pek çok yerinde özgürlük peşindeki halklar için bir örnek, adalet simgesi haline gelmiştir.

Kral John'dan Neden Nefret Ediliyordu?

Daha önceki hükümdarlar gibi, John'da ava düşkündü. New Forest gibi bölgelerde av hayvanlarını koruma altına alan ağır yasalar, yerel halkı çileden çıkarıyordu
Daha önceki hükümdarlar gibi, John'da ava düşkündü. New Forest gibi bölgelerde av hayvanlarını koruma altına alan ağır yasalar yerel halkı çileden çıkarıyordu

Kral John hakkındaki olumsuz öykülerin bazıları zamanın tarihçisi Wendover'lı Roger tarafından kaleme alınmıştı. St. Albans'ta bir keşiş olan Roger anlattıklarını John'un ölümünden on yıl sonra yazmış. Bu anlattıklarında John'u, baronların kadınları ile kızlarına dilediği gibi saygısızca davranmakla, Papalık muhafızlarını burunlarını kırmakla korkutmakla ve Bristollü bir Yahudi'nin hazinesinin yerini söyleyene kadar her gün bir dişinin çekilmesini emretmekle suçluyor.

Roger'a bakılırsa, kral çok ince işkenceler icat ediyormuş. Zaman zaman kapıldığı öfke nöbetlerinde gözleri yuvalarından fırlar, benzi sapsarı kesilirmiş. Roger'a göre John'un Normandiya'yı kaybetmesinin sebebi de şehvet düşkünü ve tembel olması.

Roger'ın anlattıklarının çoğu saçma ise de, John'un gerçekten ahlak düşkünü, kuşkucu ve güvenilmez biri olduğu besbelli. Üstelik, Avrupa kıtasında giriştiği savaşların masraflarını karşılamak içim ağır vergiler koyduğu da bir gerçek. John'un 1189'da ölen babası II. Henry zamanında bir askerin maliyeti günde sekiz peniymiş. Ne var ki John bunun üç katını, günde iki şilini bulmak zorundaydı. Bununla birlikte John'un liderlik konusunda yetersizliği de girdiği her savaştan utanç verici bir yenilgiyle çıkmasına yol açmıştır.

John Papa'yı Nasıl Kızdırdı?

1207'de Papa III. İnnocentius, Stephen Langton'ı Canterbury başpiskoposu olarak atadı. O sırada Langton -iyi ün yapmış bir kilise adamı- Roma'da Papalık mahkemesi olan "curia" da çalışıyordu. Başka bir adaydan yana olan John, önceleri Roma'ya kafa tuttu ve yeni başpiskoposu istemedi. Din adamlarına baskı uyguladı ve kilisenin topraklarına el koydu. 1208'de Papa İngiltere'de ayinleri yasaklayarak misillemede bulundu. Bu, kilisenin kapılarının kapatılması ve bebeklerin vaftiz edilmesiyle ölüm döşeğinde olanların günahının çıkartılması dışında her türlü ayinin yasaklanması demekti.

1209'da John kilise topraklarını geri vermediği için Papa onu aforoz etti. Nihayet 1213 yılında Fransa kralı Philippe August İngiltere'yi istila tehdini savurunca, John Papa'ya Philippe'i planlarından caydıracağını umut ederek boyun eğdi. Aforaz da, yasak da kaldırıldı. Ve başpiskopos Langton'ın göreve başlayarak John'un temsilcilerinden biri olmasına izin verdi.

İngiltere Fransa'daki Topraklarını Yitiriyor

Bouvines Çarpışması başlarken Fransa Kralı Philippe August yanındaki sunağa konmuş bir tacı, savaşta en büyük kahramanlığı gösteren askere sunuyor / Magna Carta
Bouvines Muharebesi başlarken Fransa Kralı Philippe August yanındaki sunağa konmuş bir tacı, savaşta en büyük kahramanlığı gösteren askere sunuyor

John, 1199'da kardeşi Aslan Yürekli Richard'ın ölümü üzerine İngiltere tahtına çıktığında, Fransa'da Angevin İmparatorluğu diye bilinen geniş topraklara da bu miras yoluyla sahip oldu. Bu imparatorluk kuzeyde Normandiya'dan İspanya sınırına kadar bütün batı Fransa'yı içine alıyordu. Bu arada Fransa kralı Philippe August, Üçüncü Haçlı Seferine katılan Aslan Yürekli Richard'ın yokluğunu fırsat bilerek sınırdaki stratejik önem taşıyan bölgelerden bir çoğunu ele geçirmişti. Richard bu bölgelerden bazılarını Louviers Antlaşması'yla (1196) geri aldı ve kalanları da yeniden ele geçirmeye karar verdi. Bu amaçla Sen Irmağı üzerinden Rouen yakınında heybetli Gaillard Şatosu'nu yaptırdıysa da başka bir şatoyu kuşattığı sırada bir okla vurularak öldürüldü.

Maine ve Anjou yeni efendileri Kral John'a karşı ayaklandılar. Fransa kralı Philippe, John'un Fransız topraklarındaki haklarını yitirdiğini ilan etti ve 1204'te Gaillard Şatosu'nu aldı. Yıl sonuna gelindiğinde Philippe, Normandiya, Anjou, Maine ve Poitou'nun büyük kısmını ele geçirmişti.

Anjou'daki toprakları geri almak için son bir çaba harcayan John, Philippe'e karşı, Almanya kralı IV. Otto ve Flaman kontuyla bir anlaşma yaptı. Flaman, İngiliz ve imparatorluk ordularından oluşan bir kuvvet, Temmuz 1214'te Kuzeydoğu Fransa'da Bouvines'de bozguna uğratıldı. Böylece Yurtsuz John'un bir gün Fransa'ya yeniden sahip olma umutları suya düşmüş oldu. Bu yenilgi aynı zamanda Magna Carta sözleşmesini kaçınılmaz kılan son darbeydi.

Derebeylik Nedir?

Kral John Magna Carta'yı isteksizce imzaladı
Kral John Magna Carta'yı isteksizce imzaladı

Derebeylik ya da feodalizm, Batı Avrupa'nın büyük bölümünde yaklaşık 9. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar egemen olan toplumsal ve askeri sisteme 19. yüzyılda verilmiş olan bir isimdir. En üstteki efendi kraldı. Büyük toprak sahipleri (Baronlar) baş kiracılardı, onlar da şövalyelere toprak veriyorlar ve bu böyle küçük çiftliklere, sonra özgür köylülere yani serflere kadar iniyordu. Derebeylik düzenini en önemli özelliklerinden biri askerlik hizmetiydi, hatta bazı araştırmacılar sistemin özünün burada yattığını söylerler. Her büyük toprak sahibinden gerektiği zaman krala, bütün savaş donanımıyla hazır şövalyeler sağlaması istenirdi. Buna karşılık kral da emri altındaki toprak sahiplerini koruyacağına söz veriyor, lord da kendi vasallarına aynı şekilde koruma ve adalet sözü verince, onlar da buna karşılık lordun toprağını işletiyor ve ona haraç ödüyordu.

Askerlik hizmetiyle toprak sahipliği zamanla birbirine bağlandı. Atlarıyla birlikte zırhlı birliklerden oluşan bir ordu toplamak az masraflı bir iş değildi; bu yüzden kral baronlarına gerekli gelire sahip geniş topraklar sağlıyordu. Magna Carta'nın kabul edildiği yıllara gelindiğinde, baronların şövalye sağlama görevi uzun zamandan beri "askerlik bedeli" denilen vergiye dönüştürülmüştür. Richard ve John'un bu ad altında yükledikleri ağır vergiler baronların önde gelen şikayet konularından biriydi.

Magna Carta Hakkında Sık Sorulanlar

Magna Carta nedir?

Magna Carta, Thames Nehri kıyısındaki bir çayır olan Runnymede'de hazırlanan ve 15 Haziran 1215 tarihinde Kral John tarafından asi baronlarının baskısı altında imzalanan İngiliz siyasi özgürlüklerini garanti altına alan bir belgedir. Egemenin hukukun üstünlüğüne tabi olduğunu ilan ederek ve "özgür insanların" sahip olduğu özgürlükleri belgeleyerek Anglo-Amerikan hukukunda bireysel hakların temelini oluşturmuştur.

Magna Carta neyi garanti ediyordu?

Magna Carta'nın hükümleri arasında özgür bir kilise, hukuk ve adalet reformu ve kraliyet görevlilerinin davranışlarının kontrolünü sağlayan maddeler de vardı. Şartın 63 maddesinden biri, baronlara, sayılan hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlayan bir "güvenlik biçimi" olarak hizmet etmek üzere 25 temsilci seçme görevi veriyordu. Her şeyden önce Magna Carta, kraliyet ya da başka türlü olsun, hükümetin ülkenin yazılı hukukuyla sınırlandırılacağını garanti ediyordu.

Magna Carta ne zaman yeniden yayımlandı?

Kral John'un halefi III. Henry, Fransa Kralı VIII. Louis'nin İngiltere'nin kontrolünü ele geçirme çabalarını destekleyen asi baronların bağlılığını yeniden kazanma umuduyla 12 Kasım 1216'da Magna Carta'yı yeniden yayınladı. Konsey madde madde yeniden gözden geçirdiğinde 1217'de tekrar yayınlandı. 1223 yılında Papa III. Honorius, genç Kral III. Henry'nin geçerli bağışlar yapabilecek yaşta olduğunu ilan etti ve Henry 1225 yılında sözleşmeyi yeniden yayınladı.

Magna Carta bugün neden önemlidir?

Magna Carta'nın kalıcı etkisi, lord ve tebaa arasındaki feodal ilişkiyi ayrıntılı bir şekilde ifade etmesinden değil, her neslin kendi korumasını görebileceği daha genel hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Başvuru ve habeas corpus hakkı ve yasal süreç kavramı, aynı zamanda Parlamento, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi, ABD Anayasası ve Amerikan Haklar Bildirgesi'nin de öncüsü olan Magna Carta'daki dilden türetilmiştir.

Magna Carta nerede saklanıyor?

1215 tarihli Magna Carta'nın günümüze ulaşan dört orijinal kopyası bulunmaktadır. Bunlardan ikisi orijinal olarak bırakıldıkları katedral kiliselerinde (Lincoln ve Salisbury), diğer ikisi ise Londra'daki British Library'de bulunmaktadır. Dört "orijinal" ilk kez Şubat 2015'te, British Library'nin sözleşmenin yayınlanışının 800. yıldönümünü anma etkinlikleri kapsamında bir araya getirildi.

Magna Carta'nın temel hükümleri nelerdi?

Magna Carta'nın temel hükümleri arasında adil yargılanma hakkı ve kanuni süreç hakkı gibi bireysel özgürlüklere yönelik korumalar yer alıyordu. Ayrıca habeas corpus ilkesini tesis ederek ve kralın yeni vergiler koymadan veya önemli kararlar almadan önce baronlarına danışmasını zorunlu kılarak kralın gücünü sınırlandırmıştır. Bu hükümler, vergilendirme ve siyasi güç konularında kral ve baronları arasındaki gerilimle karakterize edilen dönemin siyasi ve sosyal bağlamını yansıtıyordu.

Magna Carta anayasa hukukunun gelişimini nasıl etkilemiştir?

Magna Carta, kralın yasalara tabi olduğu ilkesini getirmiş ve bireysel hak ve özgürlükler için bazı korumalar sağlamıştır. Hukukun üstünlüğü ve kralın gücünün anayasal olarak sınırlandırılması fikri zaman içinde daha da geliştirilmiş ve İngiliz ve daha sonra İngiliz anayasa hukukunun temel taşı haline gelmiştir. Magna Carta, Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere diğer ülkelerdeki anayasa hukukunun gelişimi üzerinde de etkili olmuştur.

Kaynaklar: