Dil Nasıl Ortaya Çıktı?

Konuşma dilinin ilk olarak günümüzden 30.000 ila 100.000 yıl önce başladığını biliyoruz.

Yazar Ali Artur
dilin evrimi

Hayvanlar kelimeler kullanmadan birbirleri ile iletişim kurabilirler. Ses ve görsel vücut hareketlerini kombine ederek kendilerini ifade ederler. Primatların diğer hayvanlara kıyasla daha avantajlı iletişim sistemleri vardı. El hareketleri ve beden dili içeren gelişmiş bir iletişim yöntemi oluşturmuşlardı. Ancak, primatlar bile insanların konuştuğu diller gibi geniş ve uzun bir konuşma akışına sahip değillerdi.

Sınırsız sayıda düşünce oluşturup bu düşünceleri kelimelere dökme yeteneği bizi az gelişmiş kuzenlerimizden ayıran en büyük özelliktir. Konuşma dilinin ilk olarak günümüzden 30.000 ila 100.000 yıl önce başladığını biliyor olsak da, bu konuşma dilinin nasıl evrimleşip farklı aksan ve konuşma dillerine ayrıldığı hakkında net bilgilere sahip değiliz. Dillerin nasıl evrimleştiği konusunda iki farklı teori var. Bu makalemizde size bu iki teoriden bahsedeceğiz.

Dilin evrimsel adaptasyonu

Birinci teoride, ilk insanların konuşma dilinden günümüze kadar yaygınlaşan ve farklılaşan modern dillerinin evrimsel bir adaptasyon sonucu olarak ortaya çıktığı iddia ediliyor. Yaygın olarak kabul edilen bu teoride, ilk insanların yaşadıkları süreç içerisinde hayatta kalmak için farklı ve yeni iletişim yöntemlerine ihtiyaç duymuş olabilecekleri savunuluyor. Örnek olarak, Birinci Dünya Savaşından ittifak kuvvetlerinin düşman birlikleri arasına sızarken kendi aralarında şifreli bir dil konuşmak zorunda olduklarını söyleyebiliriz.

Bu şifreli konuşmayı yapan insanların bu dili geliştirdiğini ve uzun zaman içinde kendi popülasyonlarını farklı bir kıta üzerinde kurduğunu düşünürsek karşımıza yeni bir konuşma dilinin var olacağı ihtimali çıkıyor. İşte buradan hareketle, hayatta kalma zorunluluğu ile ortaya çıkan yeni dilin "Doğal Seleksiyon" ile var olduğunu söyleyebiliriz.

Bir popülasyonun fiziki özelliklerine göre bulunduğu çevrede hayatta kalmak için konuşma dilinin yaratıldığına inanılıyor. Bu teorinin savunulma nedenlerinden biri, insanların kendilerini çevreleyen zorlu ortamda avlanmak, üremek ve kendilerini savunmak için birbirleri ile en kısa ve en hızlı yöntem ile iletişim kurma gereksinimleridir. Dili kullanarak iletişim kurmak insan ırkına belirgin ve sürdürülebilir şekilde hayatta kalma avantajı sağlamıştır. İkinci neden ise, bir popülasyona dışarıdan gelen başka insanların ya da aynı popülasyon içinde bulunan diğer insanların, bulundukları ortama adaptasyon sağlamaları ve pozitif sosyal etkileşim kurmaları için konuşma diline ihtiyaç duymalarıdır.

dilin evrimi

Araştırmacılar Steven Pinker ve Paul Bloom, "Doğal Dil ve Doğal Seleksiyon" makalelerinde ilk insanların zaman içinde bir dizi çağrı veya jesti kombinasyonlara dönüştürdüğünü ve bu sayede günümüz insanların karmaşık iletişim yöntemleri ve diller geliştirdiğini teorize ediyorlar. Zaman ilerleyip yaşamları daha karmaşık hale geldikçe insanlar bilgiyi birbirlerine doğru şekilde iletmek için daha etkili bir sisteme ihtiyaç duyuyorlar.

Söyle düşünün, ilk insanlar avlamak istediği bir geyik sürüsünü görür. Av partnerine geyiklerin yakında olduğunu ifade etmek için homurtu tarzında bir ses çıkarır. O an hava kararır ve fırtına ile beraber gök gürültüsünün sesi yankılanır. Bu sese irkilen geyikler kaçar ve avcılar aç kalırlar. Gök gürültüsünün avının kaçmasına sebep olduğunu öğrenen avcı bir dahaki karanlık ve fırtınalı havada gök gürültüsü olacağını bilir ve partnerini uyarmak ister. İşte bu yeni bilgi için yeni bir işaret ya da yeni bir homurtu öğrenmesi gerekecektir.

Bu yeni öğreti sayesinde aynı durumun bir daha yaşanması ihtimalinde etrafındaki insanları avın kaçmaması adına daha hızlı olmaları için doğru şekilde uyaracaktır. İşte bu yeni homurdanma sesi iletişim dili haline gelen evrimsel bir adaptasyonun başlangıcıydı. İnsanlar nasıl hayatta kalabilecekleri hakkında farklı yöntemler öğrendikçe, bu yeni yöntemler sayesinde popülasyonları için ilerleme ve gelişme imkanı sunma ihtimalleri de aynı oranda artmıştır. Kısacası, bu evrimleşmenin adı "Adaptasyon Süreci" olarak teorilendirilmiştir.

Evrim, uyum ve dil

Dilbilimci Noam Chomsky ve evrim biyoloğu Stephen Jay Gould'un ortaya koydukları bir diğer teori ise, "dilin oluşma sebebini, evrimleşme sürecinin bir ürünü olduğunu ve bu dil evriminin adaptasyon süreci ile bir ilgisi olmadığını" ifade ediyorlar. Gould, dilin spandrel (evrimin yan ürünü, doğrudan olmayan) olmasından dolayı doğal seleksiyon yolu ile kavranmasının veya yoktan üretilmesinin mümkün olamayacağını savunuyor. Aslında, Chomsky ve Gould insan davranışlarının da spandrel olduğunu iddia ediyor.

Bu fikir, Darwin'­in evrim çeşitliliği teorisinde ortaya koyduğu ön-adaptasyon süreci teorisinden gelmiştir. Özetle, bir türün başlangıçta amaçladığı bir eylemden, yeni bir ihtiyaçtan dolayı başka bir amaca ulaşmak adına geçirdiği adaptasyon sürecidir. Örnek olarak, kuşların tüylerinin kendisini sıcak tutmak için var olduğu fakat, daha sonra evrimin yan ürünü olarak uçmak için kullanıldığı teorisidir.

Chomsky ve Gould, dilin basitçe beynin hücresel ve fiziksel yapısında barındığı ve artan bireysel bilinçlenme ile konuşma eğiliminin ortaya çıktığını iddia ediyorlar. Tıpkı yeni öğretiler öğrenen bir insanın bir yerden başka bir yere daha hızlı gitme eylemini gerçekleştirmeye kendini odaklaması ve yeni bir icat yapması gibi. Bu durum beynimizin büyüdükçe idrak etme ve algılama işlevlerinin de aynı oranda arttığı teorisi ile uyumluluk göstermektedir.

Elbette, araştırmacılar ilk insanlarda neyin konuşma diline sebep olduğunu ya da neyin onu tetiklediğini bilemezler. Fakat, ilk gerçek konuşma dilinin Homo Halibis'­ler ile başladığını biliyoruz. Bazı dil bilimcileri ise, Homo Halibis'­ler döneminde başlayan konuşma dilinin Homo Sapiens'­ler tarafından daha doğru formda kullanıldığını ve bu dili görsel resimlere aktardıklarına inanıyorlar. Modern dilin atası olarak kabul edilen Homo Sapiens döneminde kullanılan konuşma dili, günümüzden 2.5 milyon yıl öncesine uzanmaktadır.

Homo Halibis türünün iletişim konusundaki bu başarısı dil bilimcilerinin, bu türün günümüzden 4 milyon yıl öncesinden 1 milyon öncesine kadar Afrika bölgesinde yaşamış Australopithecus türüne göre daha zeki canlılar olduklarını kabul etmesine neden olmuştur. Araştırmalara göre Homo Halibis'­lerin beyin bölgesinde bulunan temporal, parietal ve occipital loblarının fiziksel olarak diğer türlere göre daha çabuk geliştiği ispatlanmıştır. Dil öğrenimi ile doğrudan ilişkili olan beynimizin bu bölgeleri günümüzde Wernicke bölgesi olarak adlandırılıyor. Bu teori, Chomsky ve Gouldun beynimizin üretmek ya da amaca ulaşmak için fiziksel olarak adapte olduğu teorisini destekler ve bu odaklanma nedeniyle dilin ortaya çıktığını ifade ederler.

Homo sapiens

Sonuç

Her iki teorinin de iyi argümanlar sunduğunu düşünenler için iyi haberlerimiz var. Aslında her iki teori de birbirini dışlamıyor. Modern bilim beynimizin dil oluşumuna sebep olan sinir hücrelerine sahip olduğunu ispatlar. Fakat dilin karmaşık yapısına neyin sebep olduğu hala gün yüzüne çıkmış değil. Kelimeler, cümleler ve dil bilgisi doğal seleksiyon yolu ile ortaya çıkmış olabilir.

Yani dil başlangıçta adaptasyon süreci ile başladı ve ilerleyen zamanlarda Darwin'­in teorisi ile daha rafine ve modern halini alma sürecine evrildi. Elbette daha gelişmiş iletişim becerilerine sahip bir Homo Sapien hayatını tek kelime homurtuyla idame ettiren kuzenine göre evrimsel avantaja sahip olacaktı. Ancak Homo Sapien beyni evrimleşmemiş olsaydı belki de kuzeni Homo Halibis kadar bile cümle kuramayacaktı.