Afrika Mitolojileri, Animizm, Yaratılış ve Tufan

Afrika mitolojilerinde yaratılış ve tufan mitleri, coğrafyalara ve kültürlere göre değişiklik gösterir.

Yazar Burcu Kara

Tek Bir Afrika Mitolojisinden Söz Edilebilir mi?


Afrika, yüzlerce kabileden oluşmuş yerli nüfusu olan bir kıtadır. Her grubun kendi mitolojisi vardır, ayrıca kolonicilik, bu mitolojilere antropolojik açıdan, yabancı kökenli dinlerden türemiş fikirler ve imajlar "aşılamıştır". Yine de, Afrika mitolojileriyle makul bir şekilde bağdaştırılabilecek belli genel karakteristikler vardır. Bunlar, örneğin, bir yaratıcının içe dönük varlığı, yaratılanın karısının çoğunlukla yeryüzü olarak kişileştirilmesi, kültür kahramanlarının / düzenbazların yaratıcı fakat bazen de yıkıcı eylemleri, hayvanların ağır basması ve en önemlisi, animizmin baskın olması gibi özelliklerdir.

Sömürgeciliğin Etkilediği Bir Mit Örneği

Örneklerden biri, Kamerun'un Bulu halkına ait yaratılış miti olabilir. Bu mite göre, başlangıçta yaratıcı Membe, İnsanı, Şempanzeyi, Gorili ve Fili yaratması için oğlu Zambe'yi yeryüzüne göndermiş. Zambe, bu hayvanların her birine kendi adını vermiş. Yarattığı insanlardan biri siyah, biri beyazmış. İyi bir kültür kahramanı gibi, yaşanabilir bir hayat sürdürebilmeleri için hayvanlara su, ateş, aletler ve bir kitabı içeren iyi şeyler de vermiş. Adamlar yeni ateşi karıştırmışlar fakat beyaz adam gözlerine giren dumandan rahatsız olmuş ve kitabı alıp gitmiş. Şempanze ile Goril, Zambe'nin verdiği hediyeleri umursamayıp, ormana meyve yemeye gitmişler. Fil bir şey yapmadan durmuş. Siyah adam, kitabı önemsemeden ateşi karıştırmaya devam etmiş.

Bir gün Zambe, yarattıklarına dönüp, verdiği hediyelerle ne yaptıklarını sormuş. Şempanze, Goril ve Fil onlarla hiçbir şey yapmadıklarını itiraf etmişler. Zambe, ilk ikisine tüylü vücutlar ve büyük dişler verip, hayatlarını yiyecek aramakla geçirmelerini emretmiş. Fil de hemen hemen aynı şekilde yollanmış. Zambe, siyah adamla görüştüğünde, kitabıyla ne yaptığını sormuş, siyah adam ateşe bakmakla çok meşgul olduğu için kitabı okumadığını söylemiş. Zambe, ona, kitabı okumadığı için hayatını çalışmak ve başkalarına bakmakla geçirmek zorunda kalacağını söylemiş. Zambe sonunda beyaz adama hediyelerle ne yaptığını sormuş "Sadece kitabı okudum." diye cevaplamış adam. Zambe, "Tamam," demiş, "yapmaya devam edeceğin şey bu; fakat sana bakması için siyah adama ihtiyacın olacak." Hayvanların yapmakta oldukları şeyleri yapmalarını ve siyah adamla beyaz adamın yapmakta oldukları şeyleri yapmalarının sebebi budur. Beyaz adam çok okur; siyah adam ateşin yanmaya devam etmesini sağlar.

Animizm Nedir?

Animizm kelimesi Latince "can" ya da "ruh" anlamına gelen anima veya animus kelimesinden türetilmiştir. Kavram olarak animizm, her şeyin ruhlar tarafından canlandırıldığını ve fiziksel dünya ile ruhsal dünya arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu varsayar. İnsanların ruhları olduğunu; ağaçların, denizin, bitkilerin, hayvanların canları olduğunu varsayar. Animizm, canların her yerde olduğunu addeder ki, bu tek tanrı (monoteizm) veya hayatın çeşitli yönlerini kontrol eden birçok tanrı (politeizm) kavramından farklıdır. Bu anlamda, animizm için, tüm dinlerin en eskisi ve anası denilebilir. Animizm, her zaman her yerde olan kami kavramıyla Japon Şinto mitolojilerinde ve tanrıların doğanın unsurlarındaki manevi gerçekliği anlatmak için kullanılan metaforlar olduğu Okyanusya mitolojilerinde açıkça görünür. Animizm, Amerika mitolojilerinde belirgin biçimde bulunur ve Afrika mitolojilerinde özellikle barizdir. Artık Afrika'da üç büyük dinin ve beraberlerindeki mitolojilerin hâkim olduğu söylenebilir. Bunlar İslam, Hristiyanlık ve Animizmdir. Mamafih, Animizmin hâkimiyeti, yaratılışta bizzat canlandırıcı güç haline gelen tanrıları engellemez. Afrika mitolojisinde Yüce Varlıklar, toprak analar ve özellikle düzenbazlar önemli rol oynar.

Afrikalı Yüce Varlık ve Yaratılış

Çoğu Afrika kabilesinin erkek ya da dişi bir Yüce Varlık içeren yaratılış miti vardır. Birçok yüce varlık, önce yaratıp sonra bir köşeye çekilen deus otiosus (durağan tanrı) veya sadece görünüm değiştirerek yarattıklarına katılmayan absconditus (gizli tanrı) haline gelir. Nijeryalı Yoruba'da yaratıcı, yaratımını bir astına bırakıp, esasen insanlıktan uzak duran ve yeryüzünü orishalar denen ruhlara bırakan Olorun'dur.

Bushman'larda yaratıcı Mantis, ilk başta yarattığı insanlarla birlikte yaşıyordu fakat insanların aptallığı onu kadar rahatsız etti ki, tüm insanları aç bırakarak dünyayı terk etti. Orta ekvator bölgesindeki Pigmelerde yaratıcı, bir zamanlar yeryüzünde hayvanların efendisiyken sonra gökyüzünde yaşamaya ve yıldızlar ile güneş ilgilenmeye başlayan Khonvum'dur. İnsanlarla sadece hayvanların ruhları vasıtasıyla ilgilenir. Kikuyuların yaratıcısı Ngai, kültür kahramanı Gikuyu'yu insanlara yardım etmeye yollamış, sonra da uzaklaşmıştır. Zambia'daki Malozilerin yaratıcısı Nyambe, insanlar arkadaşları olan hayvanları yedikleri için onlardan kadar iğrenmiştir ki, bir dağın tepesinde inzivaya çekilmiştir. Hayvanları orada güvende olmaları için yanına çağırmış ama onlar bazı nedenlerle dünyada kalmayı tercih etmişlerdir. İnsanlar, sürekli yaratıcıyı bulmaya çalışmışlar ama o, insanlardan uzak durmuştur.

Diğer yaratıcılara rakipleri meydan okur. Dilleri, klik sesini içeren Hotantoların yaratıcısı Tsui-(klik)-Goab, gökyüzünde olumsuz bir güce, (klik)-Gaunab'a karşı savaşmıştır. İyi tanrı kazanmış fakat bu süre içinde yaralanmıştır. Nijeryalı İjaw kabilesinin yaratıcısı dişidir ve yaratılış sırasında koyduğu sınırları aşan Ogbonna adlı kadına kızmıştır. Kenya ve Tanzanya'nın Masai kabilesi, içinde siyah bir kırmızı bir tanrının üstünlük için birbirleriyle mücadele ettikleri dünyayı, Enkai'nin yarattığını söyler. Batı Afrikalı Ashantilerin yüce tanrısı Nyame'nin yaratıcılık işi, ünlü düzenbaz tarafından baltalanmıştır. Aynı şey, güneydoğu Kongolu Baluba ve Basonge kabilelerinin yaratıcısı Fidi Mkulla için de geçerlidir.

Daha açıkça animist bir yaratıcı, her şeyi yaratıp sonra, biraz Hintlilerdeki Brahman gibi, her şey (mısır, ağaçlar, su, inek, insan) olan Zulu Unkulunkulu'dur. Bir diğer tür animizm, yaratılışta her şeyin yaratıcının bedensel atıklarından geldiğini açıklayan mitlerde görülür. Orta Afrika'daki Bohongoların yüce varlığı Bumba, yaratımı kusar. Tanzanyalı Wapangwa için yaratılışın temeli, her-daim-mevcut olanın dışkısıdır.

En karmaşık Afrika yaratılış mitlerinden biri, Mali ve Batı Sudan'ın Dogon kabilelerine aittir. Kozmik yumurta içeren bir dünya ebeveyni hikâyesi olan bu mit, animist bir dinin bakış açısından dünyada uyumu vurgular.

Dogon Yaratılış Miti Nedir?

Dogonlar der ki, başlangıçta, şekillenmemiş evrenin yedi muazzam hareketiyle sarsılıp iki plasentaya ayrılan, yaratıcı Amma tarafından döllenmiş anaç bir dünya yumurtası vardı. Her bir plasenta, her ikisinde de bir erkek ile bir dişiden oluşan ikizleri barındırıyordu. Bu dört çocuk da hem eril hem de dişi özlere sahiplerdi. İkizlere Nummo denir. Erkek ikizlerden biri olan Yoruga, bir plasentadan zamanından önce çıktı ve içinden çıktığı kesenin bir parçası yeryüzü oldu. Yoruga, ikiziyle tekrar birleşmek için kesesine geri dönmeye çalıştı fakat ikizi diğer ikizlerinkine gitmek için kendi plasentalarını terk etmişti.

Onun için Yoruga, yeryüzüne indi ve çiftleşmeye kalkıştı fakat bu eylem bir çocukla sonuçlanmadı. Ama, insanları yaratmak için neler yapabileceklerini görmek amacıyla plasentaların diğer sakinlerini yeryüzüne gönderdi. İnsanların yaratılışına yol açan olay, bu kız ve erkek kardeşlerle kuzenlerin cinsel birleşmeleridir. Bütün insanlar bu ilk ikizlerin soyundan geldikleri için tüm insanlar, bir anneyle ikiz erkek kardeşi ya da bir babayla ikiz kız kardeşi arasındaki ensest ilişkinin soyundan gelirler. Dogon dini ve mitolojisinin karmaşıklığında, kız ve erkek kardeşler, birbirlerinin çocuklarının "ebeveynleri" olarak düşünülürler. Bütün bunlar, alışılmamış bir akrabalık sistemini ortaya atar. Dogon geleneğinde, bir adam, eğer mümkünse, dayısının kızı olan ilk kuzeniyle evlenecektir.

Dogon Mitinin Başka Versiyonları Var mıdır?

Bu mitin başka versiyonları da vardır. Muhtemelen sömürgecilik tarafından "bozulmuş" olan bir versiyon, Amma'nın, yeryüzü kırıntılarını göğe fırlattığında yıldızları meydana getirdiğini söyler. Bir deus faber, yani bir zanaatkar tanrı olarak davranıp, seramik sanatlarını kullanarak güneşi ve ayı yaratmıştır. Güneş, yüksek ısıda kırmızı bakır kaplanmış bir çömleğe benzer. Ay,daha düşük sıcaklıkta ısıtılıp, beyaz bakırla kaplanmıştır. Afrikalılar güneşten, beyaz insanlar aydan gelmişlerdir.

Mit, Amma'nın uzaya kil fırlatarak yarattığı Yeryüzü'nün sırt üstü uzandığını ve üreme organının bir karınca yuvası olduğunu anlatarak devam eder. Amma, Yeryüzü ile cinsel ilişkiye girmeye kalkınca, onun girişini önlemek için karınca yuvası üreme organı yükseldi. Kararlı olan Amma, karınca yuvasının yükselen kısmını kesti, böylelikle kadınlarda sünnet uygulamasına önayak olmuş oldu. Yeryüzüne tecavüz ettiği için ilk çocuk, aşağılık çakaldı. Sonraki birleşmelerde Amma, Yeryüzü'nü suyla (yaşamın gerçek tohumuyla) doldurdu, sonuç Nummo denen çocuk ruhlardı. Amma'nın suyundan doğdukları için bu ikizler, Yüce Varlık'ın özünü taşıyorlardı. Dogonlar, tüm evrenin bu özü taşıdığına inanırlar. Nummo, otlarda, onların dokumalarında, ayin davullarında bulunur.

Afrika'da Tufan Mitleri Var mıdır?

Birçok Afrika tufan miti vardır. Bir Yoruba miti, tanrı Olorun gökyüzünü, tanrıça Olokun da yeryüzünü yönetirken tanrı Obatala'nın yeryüzüne inip, kuru bir toprak ve üzerinde yaşayacak mahlûklar yaratmak için izin aldığını anlatır. Obatala toprağı yarattıktan sonra, sıkılır ve yarattığı palmiye ağacından çok fazla şarap içer. Sonra, sarhoşken genel görüntüsünde yeni mahluklar yaratır, bunların bazıları da, anlaşılacağı gibi, kusurlu olur.

Yeni insanlar, köyler ve büyük bir şehir kurar. Tanrılar (bunu Obatala'nın kendi bölgesine zorla girmesi olarak görüp içerleyen Olokun hariç tüm tanrılar) Obatala'nın eserinden memnun kalır. Obatala gökyüzünü ziyaret etmek için uzaklaştığında Olokun okyanuslarını taşırıp karayı sular altında bırakır, birçok insanı öldürüp, yerleşimlere zarar verir. İnsanlar, düzenbaz Eshu'ya (Legba), gökyüzüne gidip, olanları tanrılara anlatması ve yardımlarını istemesi için yalvarır. Eshu, kendine ve Obatala'ya kurbanlar verilmesi şartıyla bunu kabul eder. Şartı yerine getirilince Eshu mesajı gökyüzüne götürür ve bir süre sonra Olorun'un oğlu Orunmila aşağı gelip, sel baskınına son vermek için büyülerini kullanır.