En tehlikeli kimyasal silahlar

Yazar Burcu Kara
kimyasal silahlar

Suriye'deki kriz, kimyasal silahlara olan ilginin canlanmasına neden oldu. Çoğunlukla diktatörlerce kullanıldığından "zavallı adamın bombası" olarak anılan kimyasal silahlar, görece düşük bir yatırım gerektirir ve ciddi psikolojik ve fiziksel etkilere neden olur. Modern kimyasal silahlar, siper savaşlarındaki düğümü çözmek amacıyla I. Dünya Savaşı sırasında ortaya çıktı. Ancak topografya ve hava modellerine tabi oldukları görüldü. Kimyasal silah mühimmatlarının taşınması hassas hale geldikçe taktiksel avantajları da azaldı. Kimyasal silahlar bugün savaşlarda zafer kazanmaktan ziyade sivil insanları dehşete düşürmek için kullanılıyor. Kimyasal silahların ayrım gözetmeyen doğaları ve öngörülemezlikleri korkunç etkileri ile birleşince ortaya bir tür korku silahı çıkmaktadır. Sonuçları ise insanlık için utanç vericidir.

En ölümcül olduğu bilinen kimyasal silahlar

Kimyasal savaş olarak bilinen olgu, zehirli kimyasal maddelerin silah olarak kullanılmasıdır. Kimyasal silahlar biyolojik ve nükleer silahlarla birlikte kitle imha silahı sınıfına girmekte. Bugüne kadar silah olarak kullanılmış toplam 70 kimyasal madde var. Bir kimyasal silahın kullanıldığı ilk savaş 1924'te yapıldı. Almanya havaya klor gazı saldı. O zamandan beri birçok çeşitli kimyasal madde, acıları yıllarca anlatılan yıkıcı silahlar halini almıştır. İnsanlar tarafından tasarlanan en tehlikeli kimyasal silahlardan bazıları:

En zehirlisi: VX sinir gazı

VX kimyasal silah deposu, ABD
VX kimyasal silah deposu, ABD

VX, hayati vücut fonksiyonlarını hızla durduran bir tür sinir etkeni olarak sınıflandırılyor. Kendisi bir toksik sentetik bileşiktir. VX kurbanları dozaj miktarına bağlı olarak dakikalar içinde boğulma sonucu ölür. 1950'de Birleşik Krallık'ta geliştirilen bu öldürücü kimyasal nüfus ettiği yüzeyde günlerce kalabilir. VX'in 1980'lerin Irak-İran savaşında kullanıldığına inanılıyor. 2017 yılında Kuzey Kore liderinin üvey kardeşi Kim Jong Nam, VX kimyasalı ile yapılan suikasta kurban gitti.

VX, organofosfor bir bileşik ve sinir sistemindeki sinir uyarılarının iletimini etkilediği için sinir etmeni olarak sınıflandırılıyor. Saf haliyle kokusuz ve tatsızdır ve kahverengimsi yağlı bir sıvı gibi görünür. Atmosfere salındığında buharlaşması yavaştır. Normal hava koşullarında VX yüzeylerde günlerce kalırken, çok soğuk koşullarda bu aylarca olabilir. VX'in buharı havadan ağırdır. Yani salındığında alçak alanlara yayılır. Bu da kendisini bir bölgeyi savunmada etkili kılıyor.

VX ayrıca hızlı hareket eden bir etmen. Belirtileri maruziyetten birkaç saniye sonra ortaya çıkabiliyor. Aşırı tükürük salgılama, göz bebeklerinde daralma ve göğüste sıkışma bunlar arasında. Diğer sinir etmenlerinde olduğu gibi, VX vücuttaki bezler ve kasların "kapatma düğmesi" olan asetilkolinesteraz enzimini etkinleştirir. Enzim bloke edildiğinde moleküller kasları sürekli uyarır. Kaslar kasıldıkça yorulur. Ölüm, boğulma veya kalp yetmezliğinden kaynaklanır. Maruziyetten kurtulmak mümkün olsa da, küçük miktarda VX etmeni dahi öldürücü olabiliyor.

En son kullanılan: Sarin

kimyasal silah sarin

Sarin, dünyadaki son çatışmalarda en çok kullanılan kimyasal silah oldu. Renksiz ve kokusuz bir kimyasal sıvıdır. Doza maruz kalındıktan bir dakika sonra öldürür. Küçük miktarlarda alındığında nörolojik sistemi harap eder ve kalıcı hasar verir. 1938'de Alman bilim adamları tarafından keşfedilen Sarin, Irak saldırılarında kullanıldı ve 5.000 sivilin ölümüne neden oldu. Batılı kaynakların iddialarına göre son Sarin saldırısı 4 Nisan 2017'de Suriye'nin Han Şeyhun kentine yapılan hava saldırısında da kullanıldı ve 100'den fazla kişi öldü.

Birleşmiş Milletler Eylül 2013'te Suriye'nin başkentindeki isyancıların bulunduğu banliyölere sarin saçan roketlerle bir ay önce kimyasal saldırı yapıldığını iddia etti. BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, Saddam Hüseyin'in sarini 1988'de Halepçe'de kullanmasından bu yana bunun siviller üzerindeki en ciddi yeni vaka olduğunu öne sürdü.

Sarin (GB olarak da bilinir) uçucu ancak toksik olan bir sinir etmenidir. İğne başı büyüklüğünde tek bir damlası yetişkin bir insanı hızla öldürmek için yeterli. Oda sıcaklığında renksiz ve kokusuz bir sıvı ancak ısıtıldığında hızla buharlaşır. Sarin serbest bırakıldıktan sonra hızla çevreye yayılır ve acil ancak kısa süreli bir tehdit oluşturur. VX'e benzer şekilde, semptomlar arasında baş ağrısı, tükürük salgısı ve gözyaşı salgısı, kasların kademeli olarak felç geçirmesi ve olası ölüm var.

Sarin, 1938'de böcek ilacı araştırması yapan bilim adamlarınca Almanya'da geliştirildi. Aum Shinrikyo tarikatı onu 1995 yılında Tokyo metrosuna yapılan bir saldırıda kullandı. Saldırı kitlesel paniğe neden olurken, etmen sıvı halde dağıldığı için yalnızca 13 kişiyi öldürdü. Sarinin etkili olması için gaz olması yeterli değil; aynı zamanda akciğerlerin astarından kolayca emilebilmesi için parçacıklarının yeterince küçük olması ancak nefes aldırmayacak kadar da ağır olması gerekir. Bu yüzden, insanlık olarak ne şanslıyız ki Sarin'i silahlandırmak o kadar kolay değil.

Etkenin kalitesi de önemli. Sarin (ve VX), özellikle saf değilse bozulmaya karşı hassastır. Örneğin Irak sarininin raf ömrü yaklaşık bir ila iki yıldı. Bozulmuş ürünler hala toksik olsa da silah olarak kullanılamazlar. Suriye'nin kimyasal silah stoğu eskimiş ve etmenler önemli ölçüde kötüleşmiş olsa da, 21 Ağustos 2013'te Guta banliyölerine yapılan saldırıda kullanılan sarin, 1995 Tokyo saldırısında veya Halepçe'de kullanılandan daha yüksek kalitedeydi. Ama yine de Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği tarafından üretilen sarinin gücünden çok uzaktı.

En yaygını: Hardal gazı

hardal gazı kimyasal silahı

Hardal gazı Almanya tarafından 1917'de kullanıldı. Bu kimyasal silah Birinci Dünya Savaşı'nda kıyameti getirdi. Gaz anında düşman kuvvetlerin derisinde kabarcıklar oluşturdu, bazılarını kör etti ve binlerce kişiyi öldürdü. Hardal gazı, 1915 yılında Nobel Barış ödüllü Fritz Haber tarafından geliştirilmiştir. Gazla ilgili en son saldırının 2016'da IŞİD milislerinin Irak'taki Amerikan birliklerine hardal gazı ile doldurulmuş roket fırlatmasıyla gerçekleştiği iddia edilir.

Kükürt hardalı olarak da bilinen bu kimyasal etmen, adını çürük hardal, sarımsak ve soğan kokusundan alır. Blister etmenler (veya vezikanlar) grubuna ait olduğundan önce tahriş edicidir ve sonra da vücut hücreleri için zehirleyicidir. Gözleri, solunum yolunu ve cildi hedef alır. Belirtileri özellikle yavaştır. Cilt hardal gazına maruz kaldığında büyük kabarcıklar oluşmadan önce birkaç saat kızarır, yanar ve şiddetli yara ve ağrıya neden olur. Gözler, maruziyetten birkaç saat sonra şişer, yırtılır ve genellikle körleşir.

İnsan hardal gazını soluduğunda veya yuttuğunda hapşırma, ses kısıklığı, kan öksürme, karın ağrısı ve kusma yaşıyor. Ancak hardal gazına maruz kalmak her zaman ölümcül değildir. Birinci Dünya Savaşında ilk kullanıldığında, maruz kalanların sadece yüzde 5'ini öldürdü. Özelliklerinden dolayı Yemen'deki iç savaşta ve İran-Irak savaşı sırasında yani her iki Dünya Savaşı'nda da kullanılan popüler bir kimyasal silahtı.

Korkunç fiziksel etkilerinin yanı sıra, hardal gazı kimyasal olarak stabildir ve çok kalıcıdır. Dumanı havadan altı kat ağırdır ve yerin yakınında birkaç saat kalır. Bu kimyasal silah özellikle düşman siperlerini savuşturmak için kullanıldı. Ortalama hava koşullarında bir veya iki gün, çok soğuk koşullarda ise haftalardan aylara kadar toksik kalır. Dahası uçucu olmayan çözücüler içinde çözülürse madde "kalınlaşır". Hardal gazının korunması, dekontaminasyonu ve tedavisi ne yazık ki sorunludur.

Hardal gazının üretilmesi ise nispeten kolay. Kalitesini ise uzun süre koruyor. Örneğin Belçika'nın dünya savaşlarında kullanılan Alman cephanelerinden hala periyodik olarak kazılıp çıkarılır ve nadiren bozulmuş olur.

Hardal gazı, düşman birliklerini tam koruyucu teçhizat giymeye zorlayarak verimliliğini düşürür. Ancak koruyucu donanım her zaman işe yaramıyor. Örneğin gaz maskeleri genelde yeterli olmaz. İran-Irak savaşı sırasında genç İranlıların dini amaçla bıraktıkları sakalları maskelerinin kilidini açtığından hardal gazı içeri sızmıştır. Hardal gazı ayrıca giysilere, ayakkabılara veya diğer materyallere kolayca nüfuz ediyor.

En tehlikelisi: Fosgen

fosgen kimyasal silahı

Phosgene ya da fosgen, insanlık tarafından şimdiye kadar icat edilmiş en tehlikeli kimyasal silahtır. İlk olarak 1925'te Almanlar tarafından İngilizlere karşı kullanıldı. 120 kişiyi öldürdü ve binlerce kişiyi ciddi şekilde etkiledi. John Davy, 1812'de klor ve karbon monoksit karışımını güneş ışığına maruz bırakarak fosgeni ortaya çıkardı. Fosgen'den daha tehlikeli kimyasal silah olmadığı düşünülüyor.

İlk olarak 19 Aralık 1915'te, Almanya'nın İngiliz birliklerine klor ile karıştırılmış 88 ton fosgen gazı atmasıyla kullanıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında, tüm kimyasal ölümlerin yüzde 80'ini oluşturmuştur. Sarin veya VX kadar zehirli olmasa da, üretimi çok daha kolay ve bu da onu herkes için erişilebilir kılıyor.

Fosgen, plastik ve pestisitlerin üretiminde kullanılan endüstriyel bir kimyasal. Klorlu hidrokarbon bileşiklerinin yüksek sıcaklıklara maruz bırakılmasıyla üretilir. Kloroformu birkaç gün UV ışığına maruz bırakılarak evde dahi yapılabilir.

Fosgen, akciğer dokusuna saldıran boğucu bir etmen. İlk olası belirtiler öksürük, boğulma, göğüste sıkışma, mide bulantısı ve bazen kusmadır ve temastan dakikalar sonra ortaya çıkar. Gecikmeli etkiler ise maruziyetten 48 saat sonrasına kadar ortaya çıkabilir.

Bu kimyasal silah, oda sıcaklığında ve basıncında, taze kesilmiş çimen gibi kokan neredeyse renksiz bir gazdır. Yanıcı değil ve sekiz derecenin üzerinde ısıtıldığında buharlaşıyor. Bu da onu uçucu hale getiriyor. Ancak buhar yoğunluğu havanın üç katından fazla. Dolayısıyla hendekler dahil olmak üzere alçak alanlara kolaylıkla sızmasına neden olur.

En ulaşılabilir: Klor

eve atılmış klor bombası
Suriye'de bir eve atılmış klor bombası

OPCW (Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü) müfettişleri Esad'ın Haziran ayında kimyasal silahlardan vazgeçme sözü vermesine rağmen Suriye'de klor gibi pulmoner tahriş edici etmenlerin saldırılarda kullanılmaya devam ettiğini öne sürdü. Ardından bunun Suriye'de kimyasal silahlarının ortadan kaldırılmasına yönelik ABD-Rusya anlaşmasına dair şüphe uyandırdığı savunuldu.

Klor, pestisit, kauçuk ve çözücüler yapmak, içme suyu ve yüzme havuzlarındaki bakterileri öldürmek ve kağıt ve kumaşı ağartmak gibi birçok barışçıl kullanıma sahip, endüstriyel bir kimyasaldır. Çift yönlü kullanımı olan sorunlu kimyasallara en iyi örnektir. Klorun kimyasal silah olarak kullanılması Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (CWC) kapsamında hala yasaklı.

Klor gazı sarı-yeşil renkli olup, ağartıcıya benzer güçlü bir kokusu var. Fosgen gibi nefes almayı engelleyen ve vücuttaki dokulara zarar veren boğucu bir etmen. Kolayca basınçlandırılabilir ve sıvı halde soğutulabilir. Böylece sevk etmesi ve depolanması mümkün olur. Klor havadan daha ağır olduğu için hızlı yayılıyor ve yere yakın kalıyor. Klor, diğer kimyasal etmenlerden daha az öldürücü olsa da üretimi ve gizlenmesi kolay olduğu için tehlikelidir.

Kimyasal silah olarak klorun son derece yıkıcı etkileri olmasına rağmen hala CWC tarafından katı kurallarla yasaklanmış değildir. Geçici etkileri arasında ağlama, kontrol edilemeyen göz kırpma, boğazda yanma, hapşırma, öksürme, kusma ve bazen geçici körlük var.

En büyük kimyasal ve biyolojik silah stoklarına sahip ülkeler

Kimyasal ve biyolojik silahlara karşı çok sayıda uluslararası anlaşma imzalanmasına rağmen, birçok ülke hala bu silahlara sahip veya gelecekteki düşmanlara karşı önlem amacıyla bunları gizlice geliştiriyor. 190'dan fazla üyesi olan BWC, bu kitle imha silahlarının gelişimini engelleyemedi. Sadece üç ülke kimyasal silah stoklarını kamuoyuna açıkladı ve bunlar 31.000 ton kimyasal silahı olduğunu iddia eden ABD ve 40.000 ton olduğunu iddia eden Rusya'dır; ayrıca birkaç yüz ton ile İran var. Çin, Mısır, Hindistan, Küba ve Arnavutluk gibi ulusların tesislerinde gizlice biyolojik ve kimyasal silah geliştirdiğine inanılıyor. Dünyada biyolojik silahlara sahip olduğundan şüphelenilen yaklaşık 16 ülke var.

Tehdit hala geçerli

Pek çok ülkenin Biyolojik Silahlar Sözleşmesi'ne (BWC) ve diğer uluslararası anlaşmalara imza attığı düşünüldüğünde tüm ülkeler arasında her zaman bir güvensizlik hakimdir. Ülkelerin taahhütlere bağlı kaldığını teyit etmenin yolu yok. Bu güvensizlik daha da öldürücü kimyasal ve biyolojik silahların gelişimine neden oluyor. En çok dikkat çeken nükleer silahların küçük terörist grupların eline geçmesi masum sivilleri tehlikeye sokmakta.

Bu noktada ülkelerin gönüllü olarak biyolojik ve kimyasal silahlarını imha ettiğini görmek ne yazık ki imkansızlaştı. Zira dünyanın en askeri ulusları her yıl askeri bütçelerini artırmaya devam ediyor. Bu durum şu soruyu akla getiriyor, düşman kim? Sadece Amerika ve Rusya, kendileri de dahil olmak üzere dünyadaki tüm yaşamı yok etmeye yetecek kadar kitle imha silahına sahip. Bunun küresel ölçekte bir çatışmanın yapılmasını caydırdığına inananlar da var. Ancak süper güçlerin dünya kaynaklarını kontrol etmek için tehdit savurmasına da izin veriyor.