Bir Canlının Soyunun Tükendiğine Karar Verilme Süreçleri

Bir türün hayatta kalmaya devam edip etmediğini öğrenmenin en kesin yolu onu gerçek zamanlı olarak izlemektir.

goose
Antik Mısır'da soyu tükenmiş bir kaz

Bilim insanları bir canlı türünün soyunun tükendiğini gerçekten nasıl anlıyor? William Shakespeare'in eserinde Juliet'in zehirli iksiri içerek canını aldığına inanan Romeo, umudunu yitirir ve onun mezarının başında kendi hayatına son verir. Juliet ardından uyandığında ne olduğunu anlar ve hançerle kendi hayatını sonlandırır. Doğa korumacılar için, Romeo'nun zamanından önce ümidini yitirmesi ile bir canlının soyunun tükendiğinin ilan edilmesi arasında paralellik vardır: Bir türün neslinin tükendiğinin hatalı şekilde beyan edilmesi, insanları o canlıdan vazgeçmeye sevk ederek gerçekten ölümüne neden olabilir. Bu yanlışlık, Yeni Zelanda fırtına kuşunun başına gelmişti. Küçük, hızlı uçan bu kuş 160 yıldır soyu tükenmiş kabul ediliyordu. Ta ki 2003 yılında bir grup kuş gözlemcisinin tesadüfen ülkenin kuzey adasının yakınında bu kuşu gördüğü ana kadar kadar.

goose
Antik Mısır'da soyu tükenmiş bir kaz.

Kuşun yeniden keşfinden önce, Yeni Zelanda hükümeti bu bölgeyi fırtına kuşu gibi yerel türleri avlayan vahşi kedi ve sıçanlardan korumak için büyük bir koruma operasyonu başlatmıştı. Dolaylı yoldan da olsa, fırtına kuşunun yaşam alanını korumak yuva yapmasına ve yeniden çoğalmasına olanak sağladı. Tıpkı Romeo'nun son bir denemeyle sevdiğini canlandırmaya çalışması ancak en başından beri hayatta olduğunu öğrenmesi gibi.

Bilim insanları bu yüzden bir türün hayatta kalabileceği son yerden asla vazgeçmek istemez. Peki fırtına kuşu gibi türler belirgin bir "yok oluştan" sonra yeniden ortaya çıkabildiğine göre, şu soru akla geliyor: Bir türün neslinin tükendiğini en başta nasıl biliyoruz?

İncelenen Veriler Nedir?

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN), en eski ve en büyük küresel çevrecilik birliğidir. Onlarca yıldır, bir türün 50 yıl boyunca tespit edilmemesi durumunda neslinin tükendiğinin ilan edilebileceğini belirtir.

1990'larda, bu yönergeler rafine hale getirildi ve bir tür artık ancak "son bireysel üyenin öldüğüne dair makul bir şüphe yoksa" nesli tükenmiş olarak listelenebilir denildi. Günümüzde ise uzmanlar, incelenen her tür için popülasyon büyüklüğü, üreyen yetişkin sayısı, coğrafi aralık ve habitat bozulmasına ilişkin verileri hesaba katıyorlar.

Her bir hayvan, bitki ve mantar türünün koruma durumu, IUCN tarafından "Kırmızı Liste" olarak adlandırılan kategoride derlenmektedir. Organizasyon, bir türün neslinin tehlikede olduğu veya neslinin tükendiğini düşündüğünde Kırmızı Liste'ye ekler ve liste dünyanın biyolojik çeşitliliğinin envanteri olarak görülüyor. Örgütte her hayvanı periyodik olarak değerlendiren Türlerin Hayatta Kalma Komisyonu var ve şu anda 162 ülkede 9.000'den fazla bilim insanından oluşuyor.

Türler Canlı Takip Ediliyor

Bir türün hayatta kalmaya devam edip etmediğini öğrenmenin en kesin yolu onu gerçek zamanlı olarak izlemektir. Koruma uzmanları, hayvan popülasyonlarını izlemek için uzak bölgelerdeki hayvanlara yaklaşmadan görüntülerini kaydetmek üzere insansız hava araçları ve kamera kapanları gibi araçlar kullanıyor. Ayrıca hayvanlar tarafından oluşturulan patika, dışkılar ve post izleri gibi ipuçlarını takip ederek bir tarih akışı meydana getirirler.

Kamera kapanları 1890'lara kadar uzanıyor. Bu aletler hayvanlar bir tele takılınca anında flaş patlatıyor ve eğer fotoğrafçı şanslıysa sersemleyen hayvanın fotoğrafını çekebiliyor. Artık modern kamera kapanları dijital olduğu için çok daha az dikkat çeker. Bu sessiz kapanlar bilim adamlarının, genellikle zor bulunan hayvanların değerli video ve fotoğraf görüntülerini yakalamasına izin veriyor. Ayrıca uzak habitatların haritasını çıkarmak için faydalı araçlar olabilen hava drone'ları kullanılıyor. Fakat yanlış ellerde drone'lar oldukça saldırgan gelebilir.

Bu küçük aletlerin çıkardığı sesler hayvanlara kafa karıştırıcı ve tehlikeli gelebiliyor.

Bir canlının soyunun tükenip tükenmediğine dair yapılan gözlemlerin büyük kısmı aslında kısmen amatör veya profesyonel olan halktan insanlar tarafından gerçekleştiriliyor. Her yıl binlerce insan dünyanın dört bir yanındaki hayvanların fotoğraflarını çekiyor ve gözlemlerini kaydediyor. eBird ve iNaturalist gibi kuruluşlar, insanların mobil cihazlarıyla yaptığı gözlemleri göndermeleri için platformlar sağlıyor. Geçen yıl, 175 ülkeden 50.000'den fazla kişi eBird'ün Global Big Day'ine katılarak tek bir gündeki kuş gözlem rekorunu kırdı ve 120.000 kayıt ekledi.

Gözlemler Azalırsa

Bir canlı türünün soyunun tükenip tükenmediğine karar verirken kara gergedan veya Sumatra fili gibi hayvanların izini sürmek ve gözlemlemek kolaydır. Öte yandan dev kürek balığını izlemek zordur. İri boyutlarına rağmen, bu yılan benzeri balıklar derin okyanusta yaşıyor ve denizaltı araçları için bile gözlemlemesi zorlar.

Bilim adamları, bir hayvanın ne zaman neslinin tükenebileceğini daha iyi tahmin etmek için geçmiş gözlemlerin ve fosil kayıtlarının veri analizinden de yararlanır. Bir tür bir süredir nispeten tutarlı şekilde gözlemlenirse ve aniden bu gözlemler azalmaya başlarsa, araştırmacılar tüm üyelerinin öldüğü sonucuna varabilir. Ayrıca, genel coğrafi konumunun yanı sıra, hayvanın birincil yaşam alanının ne kadarının yok edildiği gibi faktörleri de hesaba katarlar.

Canlılar 1000 Kat Hızlı Yok Oluyor

Rakamlara bakarsanız, son yıllarda çok sayıda hayvanın neslinin tükenmesi endişe vericidir. 2007'de BM, her gün 150 kadar türün kaybolduğunu ve yılda toplam 18.000 ila 55.000 neslin tükendiğini açıklamıştı. İstatistik şaşırtıcı olsa da biyoçeşitlilik kaybını kavramsallaştırmanın en iyi yolu değil.

Daha ziyade hayvanların ne kadar hızlı ortadan kaybolduğunu düşünmek daha doğru kabul edilir. İstatistikçilerin bir insan popülasyonunun ölüm oranını takip etmesi gibi, bilim insanları bu verileri bir hayvan türünün zaman içindeki ölüm oranını belirlemek için kullanıyor. Yine de bu standarda göre, canlı türlerinin olması gerekenden 1000 kat daha hızlı öldüğü ortaya çıkmıştır.

Ancak gelecekteki birçok canlı türü yok oluşunu önlemek hala mümkün. Koruma kuruluşları ve hükümet organları, nesli tükenmekte olan hayvan popülasyonları için önemli olan yaşam alanlarını korumaya alabilirler.

Bu nedenle, bir hayvanı aceleyle soyu tükenmiş olarak sınıflandırmamak önem taşıyor. Çünkü bir kez neslinin tükendiği varsayıldığında, hayvanın hayatta kalabileceği son habitatları koruma teşviki azalır. Bilim insanları bir canlı türünün soyunun tükendiğine işte bu yöntemlerle karar veriyor.