Kendi Üzerinde Deneyler Yapan Cesur Doktorlar

Bilimsel ilerleme uğruna kendi üzerinde deney yapmış kahraman doktorlar.

Kendi üzerinde deney yaparak çığır açan doktorlar

Tarihte bilim adına kendi üzerinde deney yapmış birçok doktor var. Birçoğu bu yolla bilimsel çalışmasını doğrulurken özellikle bazıları gözü pek girişimleriyle çığır açıp, yeni buluşlara imza attı.

Kendi üzerinde deney yaparak çığır açan doktorlar

Son 200 yılda 465 kendi üzerinde tıbbi deney vakası kaydedildi ve yaklaşık %90'ında hipotezi destekleyen sonuçlara ulaşıldı. Olumsuz sonuçlanan vakalar bile sonraki araştırmalar için yararlı oldular. Bilimsel ilerleme uğruna kendi üzerinde deney yapmış kahraman doktorlara göz atalım:

William Stark

William Stark

William Stark 1769'da diyet ve beslenme ile ilgili kendi üzerinde deneyler yapmaya başladı. Önce 31 gün boyunca ekmek, su ve az bir şeker dışında neredeyse hiçbir şey yemeyerek başladı. Sonra birer birer başka yiyecekler ekledi. Bunlara kaz, sığır eti, dana eti ve zeytinyağı dahildi. Ancak Stark beslenmesine turunçgilleri veya sebzeleri hiç eklememişti. Diş etleri kanamaya başladı ve semptomları iskorbüt hastası denizcilere benzedi. Ağır düzeyde yetersiz beslenmişti, bir yıldan kısa bir süre içinde yalnızca 29 yaşındayken iskorbüt hastalığından öldü.

Stark iskorbüt hastalığını keşfetmemiş olsa da, araştırması ünlü hastalığın nedeninin ilk kez anlaşılmasının yolunu açtı. Buna şimdi C vitamini eksikliği denir. Titiz kayıt tutması sayesinde düşük çeşitliliği olan kısıtlayıcı diyetlerin insan sağlığına zarar verdiği teorisini doğruladı. Asıl adı askorbik asit olan C vitamini çok daha sonra 1930'larda biyokimyacı Albert Szent-Györgyi tarafından keşfedildi.

Werner Forsmann

Werner Forsmann

Kalbe giden bir kan damarına kateter denilen ince, içi boş bir tüpün yerleştirildiği kalp kateterizasyonu, kardiyovasküler hastalıkların teşhis ve tedavisinde kullanılır. Dünyada her yıl milyonlarca kez yapılan bu işlem en sık uygulanan kardiyak prosedürler arasında.

Alman doktor Werner Forssmann, bu özel tıbbi ilerlemenin babasıdır. 1929'da Forssmann dirseğinin iç kısmına bir kesik açtı ve ardından damarına 60 cm'lik idrar sondası yerleştirdi. Floroskop adı verilen gerçek zamanlı bir görüntüleme tekniği ile sondayı kalbinin sağ kulakçığına dek ilerletti ve pozisyonu doğrulamak için röntgen çekti. Forssmann daha sonra prosedürü ölümcül düzeyde hasta bir kadında denedi ve ilacı doğrudan kalbe iletmeyi başardı.

Tavşan, köpek ve kendisini kullanarak daha çok deney yaptı ve toplamda dokuz adet ek kateterizasyon gerçekleştirdi. Çalışmaları, doktorların bacak, ayak ve karından kalbe kan taşıyan alt vena kavaya ulaşmak için uyluğun derinindeki femoral damarı kullanmaya yöneltti. Forssmann Nobel Ödülü sahibidir ve girişimsel kardiyolojide öncüdür.

Barry Marshall

Barry Marshall

Mide veya ince bağırsakta oluşan ağrılı yaralar olan ülserin nedeninin yıllar boyu aşırı mide asidi olduğu düşünüldü. Ancak Avustralyalı bir doktor olan Barry Marshall böyle düşünmüyordu. Ülserin aslında genelde mide astarında yaşayan Helicobacter pylori bakterisinden kaynaklandığına inanmıştı.

Marshall'ın konuya ilgisi, 1979'da bir hastanın mide astarından alınan biyopside bakteriler gören patobiyolog Robin Warren ile başladı. Bir araya gelen ikili 100 hastadan alınan biyopsileri inceledi ve ülser veya gastriti olan (mide astarının iltihaplandığı durumlar) hemen herkes H. pylori'ye sahipti.

Bulgulara karşı çıkanları ikna etmek yıllar alınca ve üzerinde çalışacak uygun hayvan modeli olmayınca, Marshall daha ileriye gitmek zorunda kaldı. Bir hastadan bakteri örnekleri aldı ve onu "demleyerek" içti. Marshall şişkinlik, iştah azalması ve kusma belirtileri ile hasta düştü.

Derhal endoskopi yaptırarak gerçekten de gastrit olduğunu kanıtladı ve hastalığı geçirmede antibiyotiğin etkili tedavi olduğunu gösterdi. Marshall'ın kendi üzerinde yaptığı deney, H. pylori ile ülser arasındaki bağlantıyı doğrulamış ve antibiyotiğin standart tedavi olmasını sağlamıştır. Marshall ve Warren çığır açan keşiflerinden dolayı 2005 yılında Nobel Fizyoloji Ödülü aldılar.

Evan O'Neill Kane

Evan O'Neill Kane

4.000'den fazla apendektomi (apandisin alınması) ameliyatı gerçekleştiren Evan O'Neill Kane bu konuda ünlü bir cerrahtı. Ancak ameliyathanede geçirdiği yaklaşık 40 yıldan sonra, bazı durumlarda riskli olan genel anestezi yerine lokal anestezi kullanılabileceğini kanıtlamak istiyordu. Teorisini doğrulamak için 1921'de kendisini test vakası yaptı. Apandisini enfekte etti ve organının bir başka cerrah tarafından alınması planlandı. Ancak apandis ameliyatı başlamadan hemen önce Kane ameliyatı kendisinin yapacağını duyurdu.

Önce karnını daha iyi görebilmek için yastıklardan destek aldı. Daha sonra bölgeye kokain ve adrenalin içeren lokal anestezik enjekte etti. Anestezi işe yaramıştı ve dokuyu keserek enfekte apendisini bulup çıkardı. Kane için kendi kendini ameliyat yeni değildi. Bundan iki yıl önce bir enfeksiyon nedeniyle kendi parmağını kesmişti. Yıllar sonra 70 yaşındayken kendi fıtığını başarılı biçimde ameliyat etti ve yalnızca 36 saat sonra ameliyathaneye döndü. Kane'in cesur kararı, lokal anesteziklere ve hastalarda genel anestezinin tehlikelerine dair anlayışı geliştirdi.

Aleksandr Bogdanov

Aleksandr Bogdanov

Bolşeviklerin önemli bir üyesi olan doktor Alexander Bogdanov, sol devrimci hareketin lideri olmak için Vladimir Lenin ile yarıştı ve kendisini daha ılımlı bir alternatif olarak Ruslara sundu. Ne var ki politika işi iyi yürümedi ancak bir hezarfen olarak Bogdanov'un daha başka beceri ve yetenekleri de vardı: Doktor olmasının yanı sıra ekonomist, filozof, şair, bilimkurgu yazarı, öğretmen ve dünyadaki ilk kan nakli kurumunun kurucusuydu. Bu kurumu transfüzyonlara olan ilgisi ve transfüzyonun insan ömrünü uzatabileceği inancıyla kurmuştu.

1920'lerde Bogdanov kendisine kan nakilleri yapmaya başladı. Görüşünün iyileştiğini, kelleşmesinin azaldığını yazdı. Ne yazık ki nakillerden birinde sıtma ve tüberküloz hastası olan bir öğrencinin kanını almıştı. Aleksandr Bogdanov öldü ancak öğrenci hastalığından kurtuldu. Bogdanov'un çalışmalarını inceleyen sonraki doktorlar ülkede merkezi bir ulusal kan nakli sistemi kurmuş ve Rusya'yı bu alanda lider yapan ilerlemeler kaydetmiştir.


Kaynaklar:

  1. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/17900494/
  2. http://www.faqs.org/nutrition/Biographies/Stark-William.html