Tarihteki Seçim Hırsızlıkları: Çalınan Oylar, Rüşvet ve Tehditler

Demokrasilerin en büyük açığı, halkları kandırılmaya uygun olan ülkelerle uyumlu olmamasıdır.

seçim hırsızlığı
Kapak görseli: Golden Cosmos.

Hile ve oy hırsızlığı dünyanın dört bir yanındaki seçimlerde görülür ve tarih hileli seçimlerle dolu. Bazı liderler üzerinde yalnız bir adın olduğu oy pusulaları hazırlar veya sandıkları fazladan oy pusulaları ile doldurur. Seçmenlerini korkutur, hileli oylama ekipmanları kullanır, tek seçmenin birden fazla oy kullanmasını sağlar veya bunun gibi yüzlerce numara uygularlar. 15.000 kayıtlı seçmenin olduğu Liberya'da kendisine 243.000 oy çıkartan Charles D. B. King (yö. 1920-30) "tarihin en hileli seçimi"nde Guinness Dünya Rekoru'nun sahibi.


İlgili: Ünlü Diktatörlerin Ölümleri


1979'dan beri Ekvator Ginesi'nde devlet başkanı olan Teodoro Obiang Nguema'ya bazı seçim bölgelerinden %103 oy çıkmıştır. Vietnamlı Başbakan Ngô Đình Diệm 1955'te bir imparatorla girdiği seçimi medya manipülasyonu ve oy hırsızlığıyla kazandı. Baskıcı bir rejim kurdu ve askeri darbeyle öldürüldü. 1768'de İngiltereli üç kont (Halifax, Northampton ve Spencer) pek ilgisiz üç adayı başa getirmek için rüşvet yarışına girdi ve seçmenlere kalelerinde yemek verip eğlenceler düzenleyerek bugünün parasıyla 15-20 milyon $ harcadılar. Seçim, "Harcama Seçimi" adını alarak Halifax'i rezil ederken, Northampton mülklerini satarak İsviçre'ye taşındı.

Jül Sezar Seçilmek İçin Rüşvet Dağıttı (MÖ 60)

Antik dünya demokrasinin doğum yeri kabul edilir ancak Jül Sezar'ın MÖ 60'ta Antik Roma'da konsül seçilmesi tarihin en ünlü hileli seçimlerinden biri oldu.

Seçim baştan sona rüşvetle döndü. Romalı tarihçi Suetonius, Sezar'ın seçmenlerine vereceği para miktarını duyduğunda muhaliflerinin bile Sezar'a gittiğini, hatta ahlaklı oluşuyla bilinen politikacı Cato'nun bile şunu söylediğini aktarır: Rüşvet, bu durumda, "devlet için iyiydi."

Sezar ve rakibi Bibulus seçildi ancak Sezar diğer iki siyasetçi Pompey ve Marcus Licinius Crassus ile ittifak kurmuştu ve Bibulus bu yüzden geriye düştü. Tarihçi Suetonius, insanların bu seçime "Sezar ve Bibulus seçimi" değil, "Jül ve Sezar seçimi" diyerek alay ettiğini yazdı.

François Duvalier Milyonlarca Evet Oyu Bastı (1957-1971)

Haitili eski diktatör cumhurbaşkanı Jean-Claude Duvalier'in yönetimi babası Francois Duvalier'i aratmadı. Baba-oğul 28 yıllık iktidarlarında özel orduları Tonton Macoutes ile 30.000 ila 60.000 Haitili'yi öldürdü ve sayısız insanı işkence, tecavüz ve dayakla korkuttu.

Böyle korkunç adamların bir miktar seçim sahtekarlığı yapması hafif kalabilir ancak önemliydi. Baba Duvalier 1962'de rakibinin tam olarak 0 oy aldığı bir seçimde 1.320.748 "evet" oyu alarak yetki gücünü artırdı. Daha da ileri gidip 1964'te "ömür boyu başkan" seçilmeyi istedi ve hiçbir rakip olmadığından ve tüm oy pusulalarına önceden "evet" basıldığından oyların yüzde 99,9'unu aldı.

Yetki Kanunu, Almanya (1933)

Almanya Şansölyesi olan Adolf Hitler henüz ilk günden Almanya Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg'dan parlamentoyu dağıtmasını istedi. Bu amaçla Yetki Yasası hazırlandı. Buna göre Hitler, Reichstag meclisinin oylamasına gerek kalmadan tek imzayla tüm fikirlerini yasaya çevirebilecekti. Sivil özgürlükler de ortadan kalkıyordu. Yeni yapı Hitler'e ve kabinesine meclis olmadan yasa çıkarma yetkisi verdi. İlginç olansa Reichstag'ın bu Yetki Kanunu'nu onaylamış olmasıydı. Çünkü oylamadan önce Nazi olmayan üyeler tehdit edilmiş ve yasaya zorla olumlu oy verdirilmişti. Yalnızca bazı Sosyal Demokratlar karşı oy verdiler çünkü zaten artık uzaktalardı.

Romanya Genel Seçimi (1946)

1946 Romanya Genel Seçimleri Romanya Komünist Partisi (PCR) ve BPD'nin zaferiyle sonuçlandı. BPD ayrıca parlamentodaki çoğu sandalyeyi de kazandı (348). Ancak siyasi yorumcular BPD'yi yıldırma taktikleri ve hileli seçim uygulamalarıyla suçladılar. Araştırmacılar partinin iddia ettiği gibi %80 değil %48 ile kazandığını ve hükümeti kurma şartını karşılamadığını ortaya çıkardı. İngiliz hükümeti sonuçları tanımadığını açıkladı. 1946 seçimleri gibi II. Dünya Savaşı'nın sonunda Doğu Bloku ülkelerinde birçok hileli seçim yapıldı.

Ferdinand Marcos ve Filipin Genel Seçimleri (1965-1986)

Ferdinand Marcos, 1965'ten 1986'ya dek ülkeyi yönetmiş Filipinli bir politikacıdır. Diktatörlükle yönetti ve yolsuzluk ve şiddet olaylarıyla bilindi. 1972'de ülkede sıkıyönetim ilan etti, medyayı susturdu, muhalefettekilere şiddet uyguladı.

Marcos ilk kez 1965'te seçimleri kazanarak Filipinler'in 10. devlet başkanı oldu. 1969'da seçimi yeniden kazandı ve diktatörlüğü öne çıkmaya başladı. 1969'dan sonraki ilk resmi seçim 1978'de düzenlendi. Ancak Lakas ng Bayan partisi halkın desteği ve açık zafer beklentisine rağmen seçimden herhangi bir sandalye kazanamamıştı. Oy hırsızlığı apaçık ortadaydı.

Sonra 1981'de Marcos 16 milyonun üzerinde oy farkıyla başkanlık seçimini kazandı ve muhalefet seçimi açıkça boykot etti. 1986 seçimine gelindiğinde tüm ülke Birleşik Milliyetçi Demokratik Örgütü partisinin lideri Corazon Aquino altında birleşti. Aquino 700.000 fazla oy almasına rağmen seçim komisyonu kazananı Marcos olarak açıkladı. Aquino, destekçileri ve uluslararası gözlemciler seçim sonucunu reddetti ve yaşanan olaylarda Marcos 1986'da sürgün edildi.

Sırbistan Genel Seçimleri (1996 ve 2000)

Sırbistan genel seçimleri 3 ve 16 Kasım 1996'da yapıldı. Hem Sırbistan'dan hem de Karadağ'dan partiler, Sırbistan Sosyalist Partisi ve ortaklarıyla koalisyon oluşturarak seçime alınınca parlamentodaki en geniş çoğunluk oldular. Bu hamle bir seçim hilesiydi ve muhalefet, Cumhurbaşkanı Slobodan Miloseviç'in bu hilesi karşısında ülkede protestolar başlattı.

2000 seçimleri 1992'den sonraki ilk serbest seçimdi. İlk sonuçlara göre Demokratik Muhalefet adayı Vojislav Kostunica görevdeki Slobodan Miloseviç'in önündeydi ancak oyu %50,01 eşiğinin altında çıktı ve ikinci turu kalınmıştı. Vojislav sonuca karşı çıktı ve eşiği aştığını savundu. Ülkede Vojislav yanlısı şiddet olayları başladı ve Miloseviç 7 Ekim 2000'de yenilgiyi kabul ederek istifa etti. Oylar daha sonra yeniden sayıldığında Vojislav'ın iddiası doğru çıktı.

Uganda Genel Seçimi (2006)

Uganda'da ilk çok partili seçim 2006'da hayata geçti. Görevdeki cumhurbaşkanı Yoweri Museveni'nin ana rakibi Kizza Besigye'ydi. Seçime 4 ay kala Besigye vatana ihanetten tutuklandı. Tutuklama kararı ülkede şiddet ve isyan başlattı. Museveni seçimi %59'a %37 oyla kazandı. Dahası Museveni'nin partisi NRM de parlamento seçimlerinde çoğunluğunu aldı. Yüksek Mahkeme seçim usulsüzlükleri olduğunu kabul etmesine rağmen oylamayı iptal etmedi. Besigye sonuçları protesto etti. Hükümet seçim süresince muhalefet liderlerini ve destekçilerini tutuklama ve gözaltı ile korkutmakla suçlandı.

Kenya Genel Seçimi (2007)

Kenya'da 27 Aralık 2007'de devlet başkanı, parlamento üyeleri ve yerel konsey üyelerini seçmek için genel seçim düzenlendi. Başkanlık seçimi Kibaki ile muhalefet lideri Raila Odinga arasındaydı. Seçimde etnik düşmanlık öndeydi. Kibaki önde gelen Kikuyu kabilesine liderlik ederken Raila beş büyük kabileyi bir araya getirerek daha geniş bir halka hitap etti. Kamuoyu yoklamalarında Raila ülke genelinde önemli oranda önde çıkmasına rağmen sonuçlarda %44 oy aldığı açıklandı ve Kibaki %46 oyla galip ilan edildi. Ancak Ulusal meclise gelindiğinde sandalyelerin çoğunluğunu Raila partisi almıştı. Bunun üzerine Raila ve destekçileri 8 ilden 6'sında oyların çoğunluğunun Raila'ya ait olduğunu açıklayarak sonuçlara itiraz ettiler.

Dahası Kibaki'nin destekçileri seçmen katılımını %100'ün üzerinde kaydetmişti. Kibaki 30 Aralık 2007'de alelacele yemin etti ve sonuçların duyurulmasıyla şiddet olayları patlak verip etnik çatışmalar başladı. Olaylarda 1300'den fazla insan öldü ve 600.000 insan evinden ayrıldı. Kibaki, Raila'nın başbakan olduğu bir koalisyon hükümeti kurmak zorunda kaldı.

Romanya Cumhurbaşkanlığı Seçimi (2014)

2014 Romanya cumhurbaşkanlığı seçimleri iki tur sürdü. 2 Kasım 2014'deki ilk turda 14 adaydan hiçbiri %50'den fazla oy alamayınca ikinci tura geçildi. Adaylar Sosyal Demokrat Parti'den Victor Ponta ve Ulusal Liberal Parti'den (PNL) Klaus Iohannis oldu. 16 Kasım 2014'te Anayasa Mahkemesi'nin seçim sonuçlarını onaylamasıyla ikinci tur kazananı Klaus Iohannis ilan edildi. Ancak açıklama protesto gösterilerini başlattı çünkü yurtdışındaki seçmenler oy verme sürecinden memnun değildi ve oylama süresinin uzatılmasını talep ettiler. Sonuçlar şaşırtıcıydı çünkü Ponta ikinci turda popüler adaydı. Seçim süresince 6,5 ​​milyondan fazla kişiye seçim rüşveti olarak gıda dağıtılması da eleştirildi.