Timsahlar Asteroit Felaketinden Nasıl Kurtuldu?

Uçamayan, tüyleri olmayan ve toprak altında yaşamayan timsahlar asteroit felaketinden nasıl kurtuldu?

Timsahlar göktaşından nasıl sağ kurtuldu?

Dinozorların büyük kısmı Dünya'ya büyük bir göktaşının çarpmasıyla yok olurken aynı göktaşı timsahları öldürmedi. Timsahların göktaşından sonra hayatta kalmasını sağlayan birkaç neden var. Timsahlar Geç Triyas Dönemi ve Erken Jura Döneminde, yaklaşık 200 milyon yıl önce ortaya çıktı, iki buzul çağı gördü ve Dünya'daki hiçbir olay onları yok olmaya zorlamadı. O zamandan beri çok az evrimleştiler. Son derece dayanıklılar ve korkunç yaralanmalardan etkilenmeyen güçlü bağışıklık sistemleri var. Bu hayvanlar bölge kavgalarında birbirinin bacağını koparabilir ve öylece uzaklaşarak onlarca yıl yaşamaya devam edebilirler.

Dinozor soyunu bitiren asteroitin tetiklediği nükleer kış Dünya'ya kalıcı karanlık getirdi ancak timsahlar zifiri karanlıkta bile hayatta kalabilen ender canlılardan.

Dünya'ya Kış Getiren Asteroit

66 milyon yıl önce 10 kilometre çapında bir göktaşının bugünkü Meksika yakınındaki sığ bir denize düşmesiyle gerçekleşen 100 milyon megaton (1 megaton, 1 milyon ton) gücündeki patlama Dünya geneline deprem, dev dalgalar, orman yangını ve zehirli yağmurlar getirdi. Uçabilen dinozorlar denizi aşıp hayatta kalırken kalanlar öldü. O dinozorlar bugün kuşlara dönüştüler ancak timsahlar da hayatta kalan türlerden oldu.

10 kilometrelik bu asteroit Chicxulub krateri gibi sülfat zengini kayaların kolayca patlayıp buharlaştığı en kötü noktalardan birine düştü. Bu durum gökyüzünü tozla kapladı ve Güneş ışığı aylarca yüzeye düşmedi. Sonuç olarak gezegen uzun ve karanlık bir kışa girdi. Güneş ışığının kesilmesiyle bitkiler öldü, sonra bunu onları yiyen hayvanlar izledi ve sonra da onları yiyen diğer hayvanlar. Dünyadaki tüm hayvan türlerinin dörtte üçü asteroit çarpmadan sonra yok oldu.

Ancak dinozorların tamamı yok olmadı. Uçarak uzak yerlerde yiyecek arama özelliği olan dinozorlar hayatta kaldılar. Tüyleri onları soğuktan korudu ve gagaları ile ölü bitkilerin etrafındaki gömülü tohumları yediler. O dinozorları bugün kuş olarak görüyoruz.

Timsahlar Nasıl Hayatta Kaldı?

Timsahlar Jurasik döneminden bu yana çok az değişti.
Timsahlar Jurasik döneminden bu yana çok az değişti.

Timsahlar da asteroit felaketinden kurtuldu. Bu oldukça ilginç. Çünkü uçamıyorlardı, tüyleri yoktu veya toprak altındaki tohumları çıkaramıyorlardı. Peki, onları hayatta duran özellikleri neydi?

Öncelikle timsah çok az enerji harcayan bir hayvandır. Uzun süre olduğu yerde durur, yavaş solur, kalp atış hızı çok düşüktür ve su altındayken 1 saat nefesini tutabilir. Tüm bunlar aylarca ve hatta 1 yıl boyunca bir şey yemeden yaşamasını sağlar.

Asteroit çarpması gibi büyük çaplı bir yıkımda besin ihtiyacı yüksek canlılar daima önce ölüyor. Dinozorlar timsahlardan aktiftiler ve daha yüksek enerjiye ihtiyaç duyuyorlardı. En bilinen dinozorlardan tiranozor günde 140 kilogram et yiyen bir canlıdır. Velociraptor yiyecek bulmadığında çabucak ölen bir başka türdü.

Timsahlar bitkilerin yok olmasının pek önemli olmadığı yerlerde yaşadılar. Dinozorlar bitkilerle dolu orman ve otlaklarda yaşıyordu. Timsahlardan büyük olanlar ölse de ırmak, göl ve kıyılarda yaşayan daha küçükler hayatta kaldı. Buralardaki akıntılar sık sık yeni bitkiler ve hayvan kalıntıları getirerek küçük hayvanları bölgeye çekmiş ve timsahların onlarla beslenerek yaşamasını sağlamıştır.

İnsana Yol Açıldı

Dinozorları öldüren asteroit memelileri dolayısıyla insanın atasını da öldürmedi. Dinozor çağını bitiren ve memeli çağını başlatan bu çarpmada küçük memeliler hayatta kalarak insan gibi yeni ve farklı memeli türlerine dönüştüler.

Bu ilk memeliler çoğunlukla yerdeki ölü yapraklar arasında yaşayan ve böceklerle solucanları yiyen küçük, fare görünümlü canlılardı. Bu memeliler yeşil bitkilerle değil ağaçtan düşen ölü yapraklar ve ağaç kabuğuyla besleniyordu. Timsahlar gibi memeli atalarımız da orman örtüsüne bağımlı olmaları sayesinde dinozorları öldüren göktaşından sağ kurtudular. Antik insanlar bilseydi, muhtemelen kendilerini doğuran göktaşına tapıyor olurlardı. Chicxulub ve çevresine kült merkezleri kurulduğunu düşünün.