Antik Yunanlar Nasıl Savaştı? Hoplitler, Falanks ve Trireme

Antik Yunan ordularının savaş taktikleri ve kullandıkları askeri donanımlar.

Antik Yunanlar nasıl savaştılar? Hoplitler, falanks ve trireme

Yunan şehir devletleri kültürel yönleriyle ünlüdür, ancak gerçek şu ki savaş sanatında ustalıkları olmasa hiçbiri gelişemezdi. Klasik Yunanistan (MÖ 480-323) şiirleri, anıtları ve Parthenon gibi olağanüstü mimari yapıtları ile hatırlanır. Yine de antik Yunanlar çağlar boyunca sanatı şekillendirmek için harcadıkları tüm enerjiye rağmen savaş sanatında ustalaşmaya büyük önem verdiler. Bunun en önemli nedenlerinden biri rekabetti.

MÖ 5. ve 4. yüzyıllarda Yunanistan, bugünkü gibi tek bir ülke değildi. Hepsi sınırlı toprak veya kaynaklar için rekabet eden birçok küçük kent devletinden (Atina'dan Sparta'ya, Korint'ten Thebes'e) oluşuyordu. Bu tür rekabetler genellikle kılıçla çözüldü. Sonra Pers (bkz: Ahameniş Pers İmparatorluğu) geldi. Bu bölgesel süper güç, Yunanistan'ı birden çok kez fethetmeye çalıştı.

Antik Yunanlarda Savaş

Ortaya çıkan çatışmalar tarihin en ünlü çatışmaları arasına girmiştir. Tıpkı Atinalıların Maraton Muharebesi'nde Perslere karşı kazandığı zafer (savaştan önce Pheidippides, Spartalılardan yardım istemek için Atina'dan 250 km öteye koştu) ve Lysander'ın akıllı donanmasının Atina'ya karşı aldığı zaferle Peloponez Savaşı'nı sona erdirmesi gibi.

Klasik Yunanistan nasıl politika ve kültürde büyük atılımlar yaptıysa, askeri teknolojilerdeki gelişmelerde de yaptı. Bunlar arasında MÖ 5. yüzyılda Atina'nın denizlere hükmetmesini sağlayan trireme kadırgası ve korkunç Makedon falanksı vardır.

Klasik dönemin sonunda Büyük İskender bu ilerlemeleri durumu Perslerin aleyhine çevirmek ve muazzam bir imparatorluk kurmak için kullanıyordu. Yunan savaşı artık dünyaya genişliyordu ve tarihi şekillendiren sonuçları olacaktı.

Korkulan Sparta Savaşçıları

Spartalılar 23 yıllık askeri eğitimle yetiştirildi.
Spartalılar 23 yıllık askeri eğitimle yetiştirildi.

Tüm Yunan şehir devletleri ordularını önemsedi. Ama sadece biri ayakta kaldı ve şanlı kahramanlıklar yaşadı. O Sparta'ydı. İnsanların en erken çağlarda keşfettiği gibi Sparta gerçek bir savaşçı toplumdu. 7 yaşında erkek çocuklar ailelerinden koparıldılar ve onları eksiksiz savaşçılara dönüştürmek için tasarlanmış 23 yıllık bir askeri eğitime sokuldular.

En başından beri dövüşçülere kente sadakatin her zaman kendilerini korumaktan önce geldiği öğretildi. Bu mantra, eğitimlerinin katı doğasına yansıdı: Sürekli (genellikle şiddetli) yarışmalara tabi tutuldular, yetersiz yiyecek tayınları aldılar ve kendilerini savaş bölgesindeki yaşama hazırlamak için yiyecek çalmaya teşvik edildiler. Daha da kötüsü, genellikle Sparta'nın köle sınıfı olan helotlara kötü davranmaya teşvik ediliyorlardı.

Sparta kadınları da savaşçı değerler sistemine dahil oldular. Fiziksel olarak formda kalmaları beklenir ve anneler oğullarına savaşa gitmeden önce "Kalkanınla veya üstünde geri gel" derdi.

Savaşa olan bu sarsılmaz bağlılık rakiplerin cesaretleriyle ünlü Spartalılardan korkmasına neden oldu. Bu cesaret onlara tarihte bir yer kazandırdı: 300 Spartalı, Termopylae Muharebesi'nde devasa Pers ordusuna karşı savaşanlar arasında bu grup öne çıkmıştı.

MÖ 404'te Spartalılar, Peloponez Savaşı'nda Atina'yı Yunan dünyasındaki baskın güç olmaktan alıkoymak için askeri hünerlerini kullandı. 30 yılı aşkın süre sonra Thebesliler Lakonya bölgesini işgal etti ve birçok helotu serbest bıraktı. Tüm askeri zekalarına rağmen, Spartalıların Yunan güçlerinin en üstündeki konumu kısa sürdü.

Hoplitler ve Falanks Formasyonu

Falanks formasyonu.
Falanks formasyonu.

Yunan şehir devletleri savaşa girdiğinde ordularının bel kemiğini hoplitler oluşturuyordu. Hoplitler profesyonel askerler değil, bir keten ve bronz zırh satın alabilecek kadar özgür vatandaşlardı (genellikle çiftçiler ve zanaatkarlar). MÖ 8. veya 7. yüzyıldan itibaren hoplitler MÖ 490'daki Maraton zaferi gibi Perslere karşı zaferler kazanmalarına yardımcı olan falanks formasyonunda savaşmaya başladılar.

Hoplitler savaşa dory adı verilen uzun bir mızrak taşıyarak girerdi. Bunlar üst uçta ölümcül bir bıçak ve alt uçta bir karşı ağırlık ve ikincil bir sivri uç ile 2,5 metrelik demir uçlu silahlardı. Büyük İskender'in Makedon falanksında kullanılan mızrakları daha da uzundu: 4-6,5 metre.

Hoplit sol elinde, yaklaşık bir metre çapında ağır ahşap bir kalkan olan aspis taşıyordu. Kalkan dövüşçünün omuzlarında dururdu ve ön kol için bir deri bağlantı sayesinde manevra kabiliyeti özellikle yüksekti.

Mızrağı kırılırsa veya bozguna uğratılan bir düşmanın kovalamacası sürerse hoplitler genellikle kısa kılıca dönerdi: Xiphos. Xiphos, yaklaşık 60 cm uzunluğunda bir bıçağa sahipti ve genellikle dövüşçünün sol kolunun altındaki kayışta taşınırdı.

Vücutları göğüs zırhı, göğüs plakası ve birbirine tutturulmuş bir arka plaka ile korunuyordu.

Antik Yunan zırhları bazen bronzdan yapıldı ancak daha çok sert bir kalkan oluşturmak için birbirine yapıştırılmış kanvas veya keten katmanlardan oluşuyordu. Miğferleri genellikle at kılından sorguçla süslenmişti – bunlar siyah beyaz veya çok renkliydi. Miğferlere bazen bronz hayvan boynuzları ve kulakları eklendi ve hatta boyandı.

Bir hoplit yeterince korkutucuyken bir Makedon falanksı 256 tanesinden oluşuyordu. Bu kare biçimli formasyon Büyük İskender'in MÖ 4. yüzyıldaki olağanüstü fetihlerinin temel taşı oldu.

Trireme Kadırgaları

Trireme antik dünyanın en hızlı, en ölümcül gemisiydi.

Trireme antik dünyanın en hızlı, en ölümcül gemileriydi. Her antik Yunan şehir devleti deniz gücü arayışıyla ünlendi. Başarılarının kalbinde ise trireme adı verilen bir savaş kadırgası vardı. Trireme, zamanının korkulan icadıydı, savaşa en yüksek hızda girebilen ve düşmana yıkıcı bir darbe indirebilen son teknoloji bir ölüm makinesiydi.

Geminin her iki tarafında üç kademede (tranitler, zigitler ve talamlılar) yaklaşık 170 kürekçi gemiyi 13 km hıza kadar dalgalar arasında götürebiliyordu. Ancak düşman gemilerini batırmak için kullanılan pruvaya bağlanmış bronz kılıflı koçbaşı asıl silahtı. Dahası koçbaşı işe yaramazsa kürekçilerin yanında düşman gemilerine inmek üzere hazırlanmış bir grup hoplit ve okçu oluyordu.

Kazılar, Salamis Deniz Muharebesi'nde Yunanların Perslere karşı kazandığı zaferde çok önemli rol oynayan Atina triremesini ortaya çıkarmıştır. Geminin MÖ 5. yüzyıldaki en parlak döneminin Atina'nın gücünün zirvesine denk gelmesi tesadüf değildir.

İki tür trireme direği ve yelkeni vardı. Ortada bir ana direk ve bir orta yelkenin yanı sıra ön direk ve ön yelken olabiliyordu. Trireme eğer savaşa gidecekse yelkenler karada bırakılır ve direkler indirilip yere serilirdi.

Yunan Tarihinin En Önemli Üç Çatışması

Peloponez Savaşı

Peloponez Savaşı (MÖ 460-404) Sparta ve Atina'nın tarihin akışını değiştiren bir savaşta karşı karşıya gelmesidir. Savaş üç aşamaya ayrılabilir: İlki 10 yıllık sonuçsuz çatışmalardı; ikincisi 6 yıllık bir ateşkesti. Üçüncü aşama ise son noktaydı. MÖ 405'te Spartalı general Lysander, Atina filosunu Aegospotami'de yenerek Atina'nın teslim olmasına yol açtı. Sparta artık bölgedeki tartışmasız korkulan güçtü.

Maraton Muharebesi

Atina kuvvetleri MÖ 490'da Maraton'da devasa bir Pers işgal ordusuna saldırdığında risk bundan daha büyük olamazdı. Zafer yeni doğmakta olan Atina demokrasisini güçlendirecek, yenilgiyse onun Pers egemenliğine girmesini sağlayacaktı. Neyse ki Atinalıların komutanı Miltiades'in parlak bir planı vardı. En iyi Pers birliklerini ordusunun merkezine çekerek onları kuşatıp dağıttı. Tarih artık antik Yunanistan'ın altın çağıydı.

Makedon Savaşları

MÖ 3. ve 2. yüzyıllarda Yunanistan'ın Makedonya krallığı ile Roma arasındaki bu dört çatışma kaderin dramatikşekilde tersine dönmesine neden oldu. Kral V. Filip yönetimindeki Makedonya, birinci savaşta Roma'yı alt etti, ancak ikinci ve üçüncü savaşta yenilgiler aldı. Dördüncüsü, Makedonya'nın MÖ 2. yüzyılda Roma eyaletine dönüşmesine neden oldu; Roma, kuşaklar boyu Akdeniz'de baskın güç olarak kalacaktı.