Genç Agrippina: Antik Roma'nın İlk Gerçek İmparatoriçesi

-Gustav_Wertheimer_-_Der_Schiffbruch_der_Agrippina

Julia Agrippina, akıllarda daha çok sıra dışı imparator Neron'un gaddar annesi veya imparator Claudius'un baskıcı ve ölüm saçan karısı olarak yer etmiş durumda. Çok az kişi tarafından bir diğer önemli imparator olan Caligula'nın kız kardeşi olarak biliniyor. Oysa Agrippina, erkek akrabalarının çarpıtıcı etki alanından kurtulmayı başarmış başlı başına bir karakterdir. Genç Agrippina mutlaka daha fazla tanınmalı.

Hayat boyu Agrippina ya da Genç Agrippina olarak bilinen Julia Agrippina, Roma'nın siyasi ve sosyal gücünü temsil eden tüm sahalarında benzersiz ve olağandışı gedikler açtı. Bu saldırıları o kadar etkili oldu ki, birkaç sene boyunca kocasının yanında eş imparator olarak hüküm sürdü. Roma'nın ilk tek ve tam imparatoriçesiydi. Ancak herhangi birisinin, Agrippina'dan bu şekilde bahsetmesi çok nadir yaşayabileceğiniz bir durum.

Agrippina nero'ya tacını takıyor
Agrippina Neron'a tacını takarken

Birinci yüzyılın Roma'sının hüküm süren hanedanı Julio-Claudian'ların içinde doğan Agrippina, görünürde Roma gücünün tam anlamıyla merkezindeydi. Fakat bir kadın olduğu için bu gücün içinde değil çevresinde yer alabilecekti.

Annesi Vipsania Agrippina (Yaşlı Agrippina), tanrı seviyesine getirilmiş ilk imparator Augustus'un torunuydu. Babası ise hem imparator Tiberius'un evlatlık oğlu hem de ünlü general Marcus Antonius (Mark Antony)'un torunu olan Germanicus'du. Bir süreliğine Roma'nın en ilgi duyulan ikilisi durumundaydılar. 20 yaşına gelmeden önce Agrippina'nın anne ve babası ölmüştü ve etrafta dolaşan dedikodu ve genel kanıya göre Tiberius'un ikisini de öldürdüğü düşünülüyordu.

İmparatorların hevesleri

Bu süre içinde Genç Agrippina hakkında çok az şey biliniyor. En net bilgi henüz 13 yaşındayken, kendisinden çok daha büyük kuzeni Gnaeus Domitius Ahenobarbus ile evlendirilmiş olmasıdır. Fakat işler 22 yaşındayken değişmeye başlamıştı. Özellikle Tiberius öldüğünde ve Caligula olarak tanınacak olan kardeşi Gaius imparator olduğunda iyice gün yüzüne çıkan hevesler oluştu.

Caligula'nın ilk sıraya koyduğu şey itibarını geri kazanmaktı. Çünkü Tiberius tarafından onlarca yıl ailesinin itibarına özellikle zarar verilmişti. Bu yüzden üç kız kardeşini de Roma devletinin merkezine getirdi.

Onlara bir devletten alabilecekleri tüm onurları verecekti. Özellikle Vesta Bakireleri'nin haklarını vermesi oldukça şaşırtıcıydı. Agrippina ve en küçük kardeş Livilla, Caligula'nın bu girişimlerine karşılık olarak onu öldürme planları hazırlarken yakalandılar. Ortanca kardeş hastalıktan öldüğü için bu planların içinde yoktu.

Kaynaklar bize bu noktada önemli bir bilgi veriyor. Henüz 24 yaşlarında, on yıldır evli ve tek çocuklu Agrippina aslında, kendi hayatında faal bir ajandı. Çünkü bu noktaya gelinene kadar neredeyse görünmezlik içindedir. MS 39'da birdenbire, yaşadığı dünyanın geleceğine etki edecek, dikkate değer bir hamle gerçekleştiren cüretkar bir kadın karşımıza çıkıyor.

Komplonun ayrıntıları hiçbir zaman tam olarak netleşmedi. Hatta bazı tarihçiler bir komplo olup olmadığını da tartışıyorlar. Sonuç olarak ifşa edilen olaylardan sonra yaşananlardan yola çıkıyoruz. Bu noktada Agrippina, Livilla ve Drusilla'nın dul eşi Lepidus'un bir darbe planladığı görülüyor. Agrippina yakalandıktan sonra mahkemeye çıkarıldı ve burada yazdığı aşk mektupları yüksek sesle herkese okundu. Her şey biterken, kız kardeşiyle beraber Akdeniz'deki adaya sürgüne gönderilecekti. Fakat bu utanç verici anları hiçbir zaman unutmadı.

Son bir küçük düşürme için, infaz edilip yakılan Lepidus'un küllerini de beraberinde götürmek zorunda bırakıldı. Bu noktada her ne düşündüyse, sonuçlarının çok büyük olduğunu anlıyoruz.

Nero'nun annesini öldürmeye yönelik yaratıcı girişimi, son derece stilize edilmiş şekilde Gustave Wertheimer'in The Shipwreck of Agrippina tablosunda görülüyor
Neron'un annesini öldürmeye yönelik yaratıcı girişimi, son derece stilize edilmiş şekilde Gustave Wertheimer'in The Shipwreck of Agrippina tablosunda görülüyor

Sürgün yaşadığı günlerde, Agrippina'nın kocası, "vücudu su topladığı için" öldü ve erkek kardeşinin de kılıçla boğazı kesildi. Praetorian Muhafızlar'ın MS 41 başlarında gerçekleştirdiği bir darbe sırasında imparatorluk sarayındaki Gaius öldürüldü. Onun yerine Agrippina'nın amcası Claudius ile yeni bir yönetim başa getirildi.

50'li yaşlarında, bedensel engelli ve akademik ilgi alanlarıyla bilinen bir kişiydi. Fakat imparatorluğun siyasetine ve ordusuna liderlik etmesi için doğal yollarla seçilmemişti. Ancak yeğenlerini çok severdi. Dolayısıyla ilk iş olarak Agrippina'nın Roma'ya getirilmesini ve oğluyla yeniden bir araya gelmesini sağladı. Kraliyet ailesinden biri olmasından dolayı, Agrippina'ya huzurlu ve güvenli bir hayat yaşamayı teklif edecekti.

Agrippina'nın öfkesi

Kendi karakterine ters olan bu yaşam tarzını yaşaması imkansızdı. Zaten Agrippina'nın oğlunun varlığı da başlı başına bu hayata engeldi. Bu önemli çocuk babasından sonra Lucius Domitius Ahenobarbus olarak isimlendirildi. Fakat tüm Roma onu tanrısallaştırılmış Augustus'un en genç torunu olarak tanıdı. 26 yaşına geldiğinde, Agrippina soyunun hayatta kalan tek üyesiydi. En önemlisi bu oğul kendi soyunu taşıyabilecek tek kişiydi.

Bu durumun iki sonucu oldu: Birincisi artık Claudius'un yönetimi için son derece tehlikeli bir durumdaydılar. İkincisi ve en önemlisi, Agrippina artık oğlunun büyük-büyükbabasının tahtında hak iddia edebileceğini düşünmesiydi.

Yine de Agrippina, özellikle halkın gözünden uzak durmayı tercih etti. Fakat bu çok uzun sürmedi. Çünkü Claudius'un karmaşık cinsel ilişkiler yaşayan karısı Messalina, tufaf bir iki eşli evlilik (bigami) nedeniyle MS 48'de idam edildi. Bunlar yaşandıktan sonra Agrippina, Roma'yı alt üst edecek bir şekilde toplumun yaşamına girecekti: Amcası Claudius ile evlendi.

Agrippina'nın ailesi: Julio-Claudian hanedanı

Yaşlı Agrippina (anne)

İlk imparator Augustus'un gerçek soyundan gelen tek kişi olarak görülüyor. General Marcus Agrippa ile Augustus'un kızı Julia'nın tek çocuğuydu. Altı çocuk doğurdu ve dul kaldıktan sonra en büyük oğullarını Roma'nın içinde yükseltmeye çalıştı. Kendisi ve ailesi, Tiberius tarafından esrarını koruyan şartlar eşliğinde sürgün edilerek idam edildi.

Germanicus (baba)

Germanicus, Marcus Antonius ve Octavia'nın torunuydu. Almanya'daki zaferleri nedeniyle büyük bir general olarak yer edindi ve güven verici bir siyasi kariyer inşa etti. Suriye'deyken beklenmedik şekilde öldü ve söylentilere göre Tiberius'un onu zehirlediğine inanılıyordu. Benzersiz popülaritesini ölümünden sonra günümüzde dahi sürdürüyor.

Gaius Caligula (kardeşi)

En küçük oğlu Gaius, annesinin ve kardeşlerinin yaşadığı infazlardan canlı kurtuldu. İmparatorluğu MS 37'de, 25 yaşından önce Tiberius'tan almayı başardı. Sadece dört yıl tahtta kalmasına rağmen, değişken, sadist ve sapık karakteriyle tarihteki yerini aldı. Praetorian Muhafızlar'ın darbesinde, Gaius, karısı ve kızı infaz edildi.

Neron (oğlu)

Agrippina'nın tek çocuğuydu. Neron, kargaşa içinde geçirdiği bir küçüklükten sonra MS 54'te imparator oldu. Hükümdarlığının ilk yıllarını başarılı sonuçlarla geçirdi. Fakat davranışları değişiyordu. Hükümdarlığı gaddarlık ve sayısız infaz ile bağlantılandırıldı. MS 68'de birkaç generalin kendisine karşı ayaklanma başlatmasından sonra tahttan indirildi. Roma'dan kaçtı ve kısa süre sonra intihar etti.

Claudius (amca/koca)

Konuşma bozukluğu, kontrolsüz duygusal hezeyanlar ve ağzından salya akıtma gibi sorunlar yaşadığı için MS 41'de imparatorluğa getirilene dek siyasi bir geçmişi yoktu. Hükümdarlığı ilk dönemler sarsıntılı ve baskıcıydı. Fakat dördüncü karısı Agrippina ile evlendikten sonra daha uyumlu bir karakter inşa etti. Fakat iddia odur ki, karısı tarafından mantarla zehirlenmişti.

Böyle bir hareket ve bu tarz bir evlilik nedeniyle töreleri hasar gören Romalı yorumcular çileden çıkmıştı. Claudius, yeğeniyle evlenebilmek için ensest yasalarını kendine göre değiştirmek zorunda kaldı. Fakat zorunlu kalmadığı halde neden yeğeniyle evlenmeyi tercih ettiği ise sonsuza kadar sır olarak kalmıştır.

Bir kaynak Agrippina'nın onu baştan çıkardığını iddia ediyor. Amcasının kadınlara olan zayıflığını kullanması Agrippina'nın hırslarına uygun bir davranış olarak görülüyor. Agrippina bu anlatıma göre, tüm gücü elde etmek adına bedenini amcasının hizmetine sunmaya son derece istekliydi. Zaten estetik yönden de baştan çıkarıcı bir kadındı. Fakat farklı bir kaynakta yazılana göre, Claudius'un azat ettiklerinden bir kişi Agrippina'yı ödül olarak kendisine sunarken, diğer kişilerde daha fazla çocuk doğuracaklarını öne sürerek kendi kadınlarını sunar.

Bu anlatıma göre Agrippina pasif konumdadır. Sadece iki ayaklı yürüyen bir kan bağı olarak görülmüştür. Elbette bu anlatıların ikisi de mecazlık içerdiği için gerçek hayatı yansıtamıyor. Söylentilerin yerine şunu söylemek mümkün: Agrippina 30'lu yaşlarının başında, ünü, serveti ve kurduğu bağlantılar zemininde kesinlikle güçlü bir anneydi. Kendisi ne pasif bir karakter, ne de baştan çıkaran bir kadındı.

Agrippina, Claudius'un karısı olduğu dönemlerde, baskıladığı karakterini daha fazla öne çıkararak kendisini sıra dışı bir noktaya getiriyor. Kendisinden önceki ve sonraki imparatorların eşlerinden ayrı olarak, nereden bakılırsa bakılsın kocasının yönetimine ortak olmuştu. Agrippina'dan önce bir Roma kadınının hayali, Augustus'un karısı ve Tiberius'un annesi olan Livia olmaktı. Ancak bu kadının kendi gücü vardı. Bu somut gücün uygulanması, erkek yakınları üzerinde etki sahibi olacağı anlamını taşıyordu. Gerçek gücü yalnızca kendi alanlarında kullandı. Kesinlikle halkın yaşamına dahil olmaya çalışmadı. Gelinen nokta Agrippina için yeterli değildi. Artık gerçek gücün tamamını ele geçirmeliydi.

Agrippina'nın ilk eylemlerinden biri, doğduğu topraklar olan Almanya'da bir kent inşa etmek ve oraya kendi adını vermek oldu. İlk zamanlar Colonia Claudia Ara Agrippinensium olarak yazılan ismi, en sonunda modern şekilde kısaltıldı: Cologne (Köln). Daima altın ve mor renklerini giyiyordu. Çünkü imparatorun sahip olduğu renkler bunlardı. Zaman içinde Roma imparatorluk standartlarına cephe alarak kocasının yanında oturmaya başladı. Kendini kamusal alanlara dahil etti ve erkeklere bir kadın tarafından yönetildiklerini göstermeye çalışıyordu. Bu davranışları seçkinler ve değerli insanlar içinde toplu öfkeyi tetiklemişti. Romalı erkek kitleler için hem görülmedik hem de kesinlikle rahatsız edici olan bir gerçek ortaya çıkmıştı. Agrippina artık imparatorun gücünün eşit şekilde ortağıydı. Hızını hiç kesmeden, kendi otobiyografisini yazıp yayınladı, böylesi bir aleni eylemi gerçekleştiren tek Romalı kadındı.

Agrippina beş yıl boyunca Claudius'un imparatoriçesi olarak yaşamının en güzel yıllarını geçiriyordu. Bu geçen yıllar, evlenmeden önce geçen sekiz yıllık taht deneyiminden çok daha sakin, kararlı ve genellikle başarılıydı. Claudius yönetimindeyken 35 senatör idam edildi. Bunlardan sadece dördü Agrippina'nın gücünün etkisinin başladığı dönemlerde gerçekleşti. Muhafızların planladığı bir darbe girişimi ya da Roma halkının kendi içinde bir ayaklanma yoktu. Bu süreçte Agrippina ve Claudius, Neron'u yeni imparator olarak eğittiler ve onu siyasi yetkiler ve onursal unvanlar için hazır hale getirdiler. Çiftin uzun bir taht süresi ve arkasından gelen oğulları nedeniyle barışçıl bir devamlılığı olacak gibi düşünülüyordu.

Kendine ait bir güç

Az önce okuduğumuz cümlelerin yanılsama olduğu ortaya çıkmıştı. Çünkü MS 54 Ekim'de Agrippina kocasını zehirli bir mantarla öldürdü. Yerine derhal Neron adıyla 16 yaşındaki oğlunu imparator ilan ederek, yıllar içindeki huzuru paramparça etmişti. Bunları kurgulamadaki ana amacı baştan sona belirsizliklerle dolu.

Tarihi kaynaklar Agrippina'yı fikir birliğiyle bir despot olarak çiziyor. Görünüşe göre iktidarda kalabilmek için çaresizlik içindeydi. Çünkü üvey oğlu Britannicus'un Neron'un üstünde yer alacağını düşünmüş. Aslında bu korkusunda gerçeklik var. Çünkü Agrippina'nın yaşama tutunmasının destek noktasında, Neron'un imparatorluğu yönetmek için hayatta kalması var. Oğluna Claudius'un ailesi yerine kendi ailesinin imparatorluk tahtında duracağını söylemişti.

Onun bu sınırları aşan davranış, planında başarılı olduğunu gösterdi. Neron herkes tarafından beğenilen bir imparator olarak tahta çıkarıldı ve hükümdarlığı 13 yıl sürecekti. İlk bakışta, Claudius'un öldürülmesinin Agrippina için kesinlikle iyi sonuçlar doğuracağına şüphe yoktu. İmparatorun karısıydı ve yönetimde eşit ortak gibi hareket ediyordu. Oysa biliyordu ki her zaman küçük olan bir ortak. Neron sıfırdan bir genç olarak gücünü artırırken, artık oğlunun şüphe götürmez bir naibi olmuştu.

Nero ve Agrippina'yı eşit konumda gösteren madeni paralardan biri
Neron ve Agrippina'yı eşit konumda gösteren madeni paralardan biri

Agrippina'nın güç paylaşımında oğlu Neron ile eşit olduğu, o zamana ait sikkeler (üst fotoğraf) ve frizlerdeki ikonografide kolaylıkla anlaşılabilir. Her ikisinin de yüzleri bu sikkelerin üstüne işlenmiştir ve kafaları aynı büyüklükte olup, aynı değere sahipmiş gibi birbirlerine bakmaktadırlar. Hatta bir heykelde (yazıdaki ilk fotoğraf) Agrippina, oğlu Neron'u yükselten zengin ve bereketli Roma'nın bir "kişileşmesi" şeklinde ifade edilmiştir.

Ancak Neron zaman geçtikçe, saray içinde daha muhafazakar tanımlarla cinsiyetçi ayrımlar yapmaya başladı. Karısının, genç Octavia'nın ve annesinin gizli ve sessiz durmalarını emretti. Annesinin siyasi konularda fikir sunmasını yasakladı. Hatta niyetini tam anlamıyla açıklığa kavuşturmak adına, annesini çok defa yabancı elçiler ve Romalı görevliler önünde özellikle aşağıladı. Annesinin gücünü sonlandırmak için saraydan çıkarttı.

Elbette Agrippina, kendi yeteneklerine dair sağlam bir sağduyuya ve büyük imparatorlukla başa çıkmayla ilgili beş yıllık tecrübeye sahipti. Bu yüzden sesinin duyulacağına dair şüphesi yoktu.

Agrippina'nın düşüşü

MS 59'da Neron, annesinin sesini çevresini duymaya yönelik tahammülünü sonlandırdı. Poppaea adında imparatorluk standartlarının dışında birisine aşık olmuştu ve onunla evlenmek için önce zihnen özgürleşmek istiyordu. Zaten o dönemlerde, kadınların sözünü dinleyen erkeklerin hemen zayıf ve çocuksu olmakla tanımlanabileceğini biliyordu. Agrippina ülkede hala sevilen birisiydi, o nedenle halk desteğini azaltabilmesinin yolunu yoktu. En iyi yol bir suikast idi ama kaza olarak gösterilmeliydi. Annesi Agrippina'yı Baiae kasabası açıklarındaki körfezde batırmayı planladı.

Fakat Neron annesinin yüzücü yeteneklerinin farkında değildi. Üstüne neredeyse kurşundan yapılmış bir tavan düşmüştü fakat bu boğma girişiminden kurtulmayı başardı. Sadece yaralanmış bir kolla kıyıya ulaştı. Bu haberden dolayı Neron panikledi ve annesini öldürmeleri için kaldığı yere üç adam gönderdi.

Genç Agrippina, katillerinin gözlerinin içine bakarak ve yerinden kıpırdamayarak ölüme teslim oldu. Bir hain olarak damgalandığı için devlet cenazesi düzenlenmedi ve isimsiz şekilde bilinmeyen bir yere gömüldü. Henüz 43 yaşındaydı. Neron bundan sonra popülerliğini kaybetmeye başladı ve hükümdarlığı asla eski gücünde değildi. Agrippina hem soğukkanlı bir cani hem de kusursuz bir hükümdardı. On yıl süren huzurlu Roma dönemine eşlik ederken, bir hanedanın sonunu getiren kapıyı araladı. Kendinden öncekilerden nasıl hedefe ulaşılacağını öğrendi ve oğlu Neron'a nasıl merhametsiz olabileceğini anlattı. Şüpheye yer bırakmaksızın, o Roma'nın ilk imparatoriçesiydi.

Kadınların Roma'daki yasal konumu

Agrippina bir kadının olanaklarının çok ötesine geçmişti. Yasal olarak, geç Cumhuriyet ve erken imparatorluk Roma'sındaki kadınlar ikincil derecedeydi. Anlaşma imzalamalarına veya herhangi bir yasal faaliyette bulunmalarına imkan verilmezdi. Mülk sahibi olmaları serbestti fakat, bir erkek vasinin bilgisi olmadan alıp satamazlardı. Genellikle bu erkek onların babaları olurken, kocası, erkek kardeşi, aile dostu veya hatta bir sulh hakimi dahi kabul edilebilirdi.

Bu velilik ya da vasilik, kadınların karar verme becerilerinin zayıf olduğu (infirmitas consilii) düşüncesiyle nedeniyle vardı. Bu da kendi başlarına bağımsız veya doğru kararlar alamayacakları anlamına geliyordu. Bazı kadınlar, üstünlük ödülü olarak vasilikten kurtulabilirdi. Örneğin Augustus döneminde, üç veya daha fazla çocuk doğuran kadınlara azat edilme hakkı verilirdi.

Kadınların kamuya yönelik çalışmalarına dair kısıtlamalar imparatorluk döneminde hafifletildi ve kadınların erkeklerin etkisi olmadan iş yapabildiğine dair birçok örnek var. Fakat siyasette ve orduda kadınlara yönelik yasal ve kültürel engeller hiçbir zaman azalmadı. Bunlar her zaman yalnızca erkeklerin etrafında olan imkanlardı.

Cumhuriyet döneminde kadınların oy hakkı yoktu. Dolayısıyla kanunen hiçbir zaman Senato binasına dahi giremediler. Siyasal hayata dahil olmaya çalışan kadınlar, Roma tarihi boyunca cavanar olarak tanımlanmış ve her yerde hor görülmüştür.