Antik Dünyadaki İşkenceler

Tarih boyunca uygulanan birbirinden çarpıcı işkence ve idam yöntemleri.

infaz çarkı

İnsan zekası evrimsel sürecin benzersiz bir buluşu olarak görünse de, diğer yandan ürkütücü hayalleri gerçeğe dönüştürme potansiyeline de sahiptir. Geçmişin tarih yapraklarını çevirdiğimizde korkunç işkenceleri, insanların merhametsizliğini ve elbette bunların yaşanmasından keyif alan grupları görüyoruz. Bu yazıda antik dünyadaki bazı işkence yöntemlerinden bahsedeceğiz.

Çarmıha Gerilmek

İsa'nın Çarmıha Gerilmesi
İsa'nın Çarmıha Gerilmesi (The Crucifixion of Christ)

Bu listenin başında elbette çarmıha gerilme var. Bu işkence antik dünyadan yirminci yüzyıl gibi yakın bir döneme kadar uygulanıyordu. İlk olarak Asurlular ve Babilliler tarafından kullanılmış, daha sonra Persler, Büyük İskender ve Fenikeliler tarafından M.Ö. 3. yüzyılda Roma'da uygulamaya koyulmuştur.

Çarmıha gerilme işlemi tahta bir kiriş üstündeki haça bağlanma veya çivilenmeyle ilgiliydi. Çiviler, vücut ağırlığını taşıyabilmesi için bileklerdeki kemiklerin içine yerleştirilirdi. Bu elbette "akıllıca" belirlenmiş bir noktaydı. Çünkü hiçbir önemli kan damarı hasar almıyordu. Yalnızca ellerin benzersiz bir ağrı çekmesine neden olan medyan sinire hasar veriliyordu. Ayaklar ise haçın alt kısmında birleştirilip çivileniyordu. Bacakların gücü azaldığında tüm yük kollara binmeye başlıyor ve omuz eklemleri hasar almaya başlıyordu. Aynı şekilde dirseklerde aynı hasarı alarak eklemlerinden ayrılacaktı. Son aşamadaki bütün ağırlık göğüs bölgesinde toplandığında, solunum zorlukları başlayacaktı.

Tarihten bir örnek:

Peygamber İsa'nın çarmıha gerilmesi MS birinci yüzyılda Yahudiye'de gerçekleşmiştir. Tutuklandı, yargılandı, hapse atıldı, dövüldü ve son olarak Romalılar onu çarmıha gerdi.

Farelere Canlı Canlı Yem Edilmek

Fare işkencesinin canlandırılması, Kaynak: Dimitris Kamaras
Fare işkencesinin canlandırılması, Kaynak: Dimitris Kamaras

Fare işkencesi en kötü ölüm yöntemlerinden birisidir. Fareler özellikle her şeyi yeme yatkınlığı gösterirler. Bu özelliklerinden dolayı antik dünya insanları onları bir işkence yöntemine dahil etmişlerdir.

Kurbanın üstüne içinde sıçanlar olan bir kafes bağlanırdı. Daha sonra kafes dışarıdan sıcaklığa maruz bırakılır ve farelerin korkması sağlanırdı. Fare o tehlikeden kaçmasının tek bir yolu var: Yumuşak bir zemin bularak orayı kazmak. Dolayısıyla kurbanın mide bölgesine bağlanan fareler de bu bölgeyi kazmaya başlar ve bağırsaklara kadar kemirmeye başlardı. Bu işkence yöntemiyle istenilen her türlü bilgiye ulaşıldığı iddia edilir.

Tarihten örnekler:

Avrupa: On yedinci yüzyıldaki Hollanda ayaklanması günlerinde, Hollandalı lider Diederik Sonay insanlar üzerinde fare işkencesi kullanmıştır.

Güney Amerika: 1964 ve 1990 yılları arasında Güney Amerika askeri diktatörlükleri Arjantin, Brezilya, Şili ve Uruguay'da bu işkenceyi kullandı.

Vücudu Yavaşça Germek

Vücudu gerilerek işkence gören bir adam, William Hickman Smith Aubrey, 1867
Vücudu gerilerek işkence gören bir adam, William Hickman Smith Aubrey, 1867

Antik dünyada gaddarlığıyla ünlü bir başka işkence aleti de germe raflarıydı. Bu işkence aleti, iki ucunda da akslar ve kolların olduğu, genellikle ahşap bir masadan oluşuyordu. Kurban yere yatırılır, sonra deri kayışlar/kemerler ile bilekleri ve topukları sıkınca bağlanırdı. Kayışlara da kalın ipler bağlanır, sonra olarak bu ipler aksların üzerine sarılırdı. Karşılık olarak en az iki işkenceci kolları yavaşça iterek aks(lar)ın döndürülmesini ve böylece ipler de gerilim oluşmasını sağlardı. Bu da, kayışların kurbanın derisine baskı uygulayarak vücudunun adım adım her yönden dışa doğru uzamasına neden oluyordu.

Kurbanın hissedeceği içsel fiziksel karmaşayı hayal etmesi imkansızdır; önce omurlar genişler, eklemler, kaslar ve tendonlar yırtılır. Vücut şekli değişir, göğüs kafesi akciğerleri iter, kemikler kırılır ve sinirler açığa çıkar. Evet, bu acı neredeyse hayal edilemez.

Tarihten örnekler:

İngiltere: 1447'de İngiliz Polis Memuru John Exeter, Londra Kulesi'ndeki mahkumlara işkence etmek için yöntemden yararlandı.

Yunanistan: Yunanlılar M.Ö. 356'da bu aleti Efes'teki Artemis Tapınağı'nı yakan Yunan kundakçı Herostratus'a işkence etmek için kullandılar.

Keelhauling: Geminin Altından Sürüklenmek

Keelhauling, keşfedilmiş en sıra dışı işkence ve ölüm yöntemidir.
Keelhauling, keşfedilmiş en sıra dışı işkence ve ölüm yöntemidir. Hollanda donanmasında kullanılmıştır

Antik zamanlarda birisini öldürmenin acımasız yöntemleri arasında korkunç bir eziyet olarak omurganın sürüklenmesi yer alıyor. Bu terim Hollanda dilinde kielhalen kelimesinden türetilmiştir ve "omurga boyunca sürüklenmek" olarak tanımlanabilir. Gerçekten de bu işkence ile tam olarak bu yapılıyor. İşkence görecek olan esir denizci çırılçıplak bırakılır ve bacaklarına ağırlık bağlanarak gemiden sarkıtılır. Bağlı olunan halat geminin tam altından geçmekteydi. Esir denizci suya bırakıldığında geminin alt kısmından sürüklenerek geçiriliyor ve paramparça ediliyordu. Omurgasının içinden geçen midyeler ve diğer sert su canlılarının derin kesiklerin ortaya çıkardığı görüntüyü kimse kaldıramaz. Şans eseri hayattan kalan birisi olursa, o da derin yaralar nedeniyle kısa sürede ölecekti.

Black Sails dizisinde bu işkence yöntemi ünlü korsanlardan Edward Teach üstünde uygulanmıştır:

https://www.youtube.com/watch?v=u5oUh26dpOo&ab_channel=AnnaStudios

İnfaz Çarkına Bağlamak

Aziz George'a çark üzerinde işkence. Nakipari, Gürcistan'dan bir fresk, 1130
Aziz George'a bir çark üzerinde işkence. Nakipari, Gürcistan'dan bir fresk, 1130

Sırada diğerlerinden farklı bir işkence aracı var: infaz çarkı, kemik kırma çarkı ya da Catherine çarkı olarak da isimlendiriliyor. Antik dünyada çokça kullanılan bu mekanizma, özellikle halka açık infazlarda kullanıldı. Aletlerin kullanılması tercihlerinde değişiklikler olsa da genel olarak kurban büyük, ahşap bir dişli bir tekerleğe bağlı olurdu. Burada hedeflenen bu kişileri öldürmek değil, ömür boyu etki edecek şekilde sakatlamaktı; infazın başındaki kişi önce bacak kemiklerini kırar, ardından vücudun üst bölgesine ilerlerdi. Bu darbeleri demir bir çubukla, kurbanı hemen hemen ölene kadar döverek, tüm kemiklerine hasar vererek ve bazen de sadece sopa kullanarak yaparlardı. Her şey bittiğinde, artık geri dönülemez bir şekilde sakat bırakılmış olan bu kişi, topukları kafasının arkasında olacak biçimde bu tekerleğin üzerinde yeniden yerleştirilirdi. Son olarak kan kaybından ölmeleri için öylece beklerlerdi.

Tarihten örnekler:

Avrupa: Avusturya, İngiltere, Fransa, Fransa, Almanya, Roma, Hint alt kıtası, Rusya, İskoçya ve İsveç'te infaz çarkı cezalandırması belgelenmiştir.

1348 yılında Bona adlı bir Yahudi dört gün dört gece boyunca infaz çarkına bağlı bırakılmıştır. Bu, bir kurbanın bu işkence yöntemiyle hayatta kalabildiği en uzun süredir

Milano'da 2019 yılında yapılan bir arkeolojik kazıda bu infaz çarkıyla işkence edildiğine inanılan bir iskelet bulunmuştur.

Kazığa Oturtmak

Yaklaşık 1.700 Waldensian (Valdocular) 1655 yılında Savoy Dükü komutasındaki Katolik güçler tarafından öldürülmüştür
Yaklaşık 1.700 Waldensian (Valdocular) 1655 yılında Savoy Dükü komutasındaki Katolik güçler tarafından infaz edilmiştir

Kazığa oturtmak en bilinen işkence yöntemi olabilir. Birçok medeniyet ve kültür bu eski dünyaya ait işkence yöntemini her zaman kullanmıştır. Kurbanı uzun, keskin ve elbette yağlanmış bir kazığa yerleştirerek idam cezası uygulamak, isyanları bastırmak, hapisten kaçanları yola getirmek ya da savaşta emirlere uymamayı ortadan kaldırmak için uygulanırdı. Kazığa oturtma işkencesi iki yolla uygulanırdı: uzunlamasına ya da enlemesine.

Uzunlamasına olan yöntemde kurban, "arka tarafına" yerleştirilen bir çivinin üzerine oturtulurdu. Yerçekimi etkisi arttıkça, çivi iç organları atlatarak omuz ya da boyun bölümünden kişiyi delerek dışarı çıkardı. Kurban kimi zaman bu halde dahi birkaç gün hayatta kalabilirdi. Enlemesine olan yöntemde ise kazık önden arkaya veya arkadan öne yalnızca gövdeye saplanıp bırakılırdı.

Kazığa oturtmanın bir başka uygulaması da kurbanın metal çiviler, kancalar veya keskin çubuklar üzerine fırlatıp atıldığı ve bunların üzerinde ölüme terk edilmesidir.

Tarihten örnekler:

Antik Çağ: Kazığa oturtma, Ahameniş İran'ında, Avrupa'da, Mezopotamya ve antik Yakın Doğu'da, Yeni Asur İmparatorluğu'nda ve Firavun Mısır'ında kullanılmıştır.

Kan Kartalı

kan kartalı
İsveç'teki Gotland'da bulunan Stora Hammars taşından bir kesit. Oyma, arkası kesilip yarılmak üzere olan bir kurbanı gösteriyor gibi görünmektedir; arkasında bir yırtıcı kuş görünüyor. Bunun kan kartalı ayinini tasvir ettiği iddia edilir

Kan kartalı yöntemini son birkaç yıl içinde duymuş olabilirsiniz. Çünkü Vikings dizisinin ilk sezonunda bu yöntemle kurban edilen kişiler oldu. Fakat günümüzde bu işkencenin gerçek olup olmadığı kimi zaman tartışma konusudur. Ancak ne olursa bir zihin böyle bir işkenceyi uydurmuş olamaz.

Kan kartalı ayini geç dönem skald şiirlerinde görülüyor. Buna göre, kurban edilecek kişi yüz üstü yatar ve sırtı ortadan kesilerek açılır. Daha sonra kaburgaları omurgasından ayrılarak akciğerleri dışarı çıkarılır ve kanat görüntüsü verilirdi. Kimsenin bu işkencenin tamamlandığını görecek kadar yaşadığını düşünmüyoruz. Viking destanlarında yazılanlara göre, bu işkence gerçekten de ölmenin en dehşet verici yoluydu.

Tarihten örnekler:

Söylediğimiz gibi gibi, kan kartalının gerçekten uygulandığına dair şeffaf bir kaynak yoktur. Bununla beraber, en eski kayıt MS 867 yılında Viking lideri Ragnar Lodbrok'un oğlu Kemiksiz Ivar'ın Northumbria Kralı Aella'yı, babası Ragnar'ı yılanlarla dolu bir çukurda infaz ettiği için kan kartalıyla öldürmüş olmasıdır.

Erimiş Altınla Vücudu İçeriden Yakmak

İspanyollar altına susadığı için Kızılderililer ağızlarından içeri sıvı altın döküyor. Sanatçı: Theodor de Bry
İspanyollar altına susadığı için Kızılderililer ağızlarından içeri sıvı altın döküyor. Sanatçı: Theodor de Bry, 1594.

Bu gerçekten beklemediğimiz bir infaz yöntemi. Kimsenin erimiş altınla öldürüleceğini hayal edemezdik. Bu infaz yöntemi, genellikle Atlantik Okyanusu'nun her iki tarafında, Romalılar ve İspanyol Engizisyonu yöneticilerinin anlattıklarından daha fazla kullanılmıştır. Yöntem gayet anlaşılır: kurban bir yere sabitlenir ve eritilmiş altın boğazından aşağı dökülürken ağzı açık tutulurdu. Kısa süre içinde distal organlarda ölümcül hasar ve akciğerlerde su toplaması başlar ve en sonunda aniden ölüm gelir.

Tarihten örnekler:

Güney Amerika: Jivaro kabilesinin yerlileri 1599 yılında bir İspanyol valiyi yakalamış ve boğazından aşağı eritilmiş altın boşaltarak öldürmüşlerdir.

Part İmparatorluğu: Romalı general ve politikacı Marcus Licinius Crassus, Partlar tarafından esir alındığında bu yöntemle infaz edilmiştir. Bunu Crassus'un zenginliğe olan bağımlılığını sembolize etmesi için yaptıkları söyleniyor.

Bir diğer Romalı general ve politikacı olan Manius Aquillius, Pontuslu VI. Mithridates tarafından yenilgiye uğratılmış ve daha sonra erimiş altınla boğulmuştur.

Derinin Yüzülmesi

Apollon'un Marsyas'ın derisini yüzdürmesi. Kaynak: Wikioo
Apollon'un Marsyas'ın derisini yüzdürmesi. Kaynak: Wikioo

En sadistçe yöntemlerden birisindeyiz. Derinin yüzülmesi yavaş ilerleyen süreçten ötürü, büyük ihtimalle tüm antik dünya işkence yöntemleri arasında en acı verici olanıdır. Kurban tamamen soyulur, tepkilerini durdurmak için elleri ve ayakları bağlanırdı. Daha sonra cellat keskin bir bıçakla kurbanın derisini kesmeye başlardı. Bu yöntemde genellikle kafa bölgesinden başlanırdı çünkü bu bölge, insanların o an bilinçlerinin açık olması nedeniyle en fazla acıyı hissedeceği yerdi.

Bu işkencenin bir de öncesi var. Kimi zaman kurbanın derisinin daha kolay soyulması için, vücudunun kaynatılması tercih ediliyordu. Bir insanın derisi yüzülürken ölmesi kolay değil. Genellikle aşırı kan kaybı söz konusuysa bu olur. Fakat daha sonra kesin olarak enfeksiyon yüzünden ölecekler. Ölümleri kimi zaman birkaç günü buluyor.

Hatta bazı durumlarda, derinin daha yumuşak olması ve daha kolay soyulabilmesi için kişinin vücudunun bazı kısımları kaynatılırdı. Bir kişinin derisi yüzülürken ölmesinin birkaç yolu vardı: şok, kan ya da sıvı kaybı, hipotermi ya da enfeksiyon. Ölüm süresi de birkaç saat ile birkaç gün arasında değişebilirdi. Ortaçağ'da derisi yüzülen birisi varsa, bu seküler yönetimin bir cezası olarak düşünülürdü.

Tarihten örnekler:

Deri yüzme işkencesi Asurlular, Aztekler, Çinliler ve bazı Ortaçağ Avrupa halkları tarafından uygulanmıştır.

İddia edilen bir olayda İskenderiyeli Hypatia adında bir kadın filozofun, Hristiyan bir topluluğun elindeki kırık çömlek parçalarıyla derisi yüzülmüştür.

Neron'un Neşaleleri

Nero'nun Meşaleleri, 1876. National Museum, Kraków
Neron'un Meşaleleri, 1876. National Museum, Kraków

Roma mumu bu yazıdaki en sıra dışı işkencedir. Tüyler ürpertici olan birçok yönü var. Özellikle antik zamanlar acımasız karakterlerle doludur ve Roma hükümdarlarından Neron'da bu kişiler arasındaki yerini almıştı. Neron, Hristiyanları hiçbir zaman sevmezdi. O kadar sevmezdi ki; saray partilerinde bu insanları çevre aydınlatması olarak kullandı. Yani bir nevi muma dönüştüler.

Önce Hristiyan kurbanlar uzun direklere çivilenirdi. Ardından, ateşe verilip yakılmadan önce vücutları yanıcı bir sıvıya bulanırdı. Daha uzun yanıp daha fazla acı çekmeleri için de, ayaklarından ateşe verildiler.

Tarihten örnek:

Daha önce de belirtildiği gibi, Neron bu infaz yöntemiyle tarihi kayıtlardaki yerini aldı. Yukarıdaki tablo, Büyük Roma Yangını'ndan sorumlu olduğu söylenen Hristiyanların canlı canlı yakılacağı bir sahneyi tasvir etmektedir.