Antik Roma İnsanlarının Günlük Yaşamı

Bu yazıda Antik Roma'ya ait çok sayıda yaşamdan ve devletten bazı ilginç gerçekler bulacaksınız.

roma'da günlük yaşam

Roma Cumhuriyeti ve sonraki Roma İmparatorluğu, daima hem büyüleyici olması hem de aptal alışkanlıklarıyla bilindi. Bu iki farklı yönün hepsi de aynı ölçeklerde vardı. Roma, asırlar önce yok olsa da etkileri günümüzde hala görülen ve hissedilen sıra dışı bir medeniyetti. Bu kültür aynı anda hem Cicero, Caesar (Jül Sezar) ve Augustus gibi titanları hem de Caligula, Neron ve Elagabalus gibi gülünç duruma düşen kişileri üretti. Oysa antik Roma yalnızca büyük imparatorlardan ve yaşattıkları büyük olaylardan oluşmuyor. Aslında Roma, büyük oranda kendilerine ve ailelerine iyi bir yaşam sunmak için uğraşan, normal gündelik vatandaşlardan oluşuyordu. Bu yazıda Antik Roma'ya ait çok sayıda yaşamdan ve devletten bazı ilginç gerçekler bulacaksınız.

Roma cenazelerindeki yas tutanlar

Profesyonel yas tutanlarla antik Roma cenazesi
Profesyonel yas tutanlarla antik Roma cenazesi

Antik Romalılar daima sert ve vurdumduymaz karakterde olmalarıyla gurur duyarlar ve böyle olmak için özel çaba harcardı. O nedenle haddinden fazla duygunun açığa çıktığı anları sevmezlerdi. Ancak söz konusu cenazeler olduğunda orada bir istisna ve iş kolu yarattılar. Onlara göre bir cenazeye ne kadar çok kişi gelir, cenaze töreni ne kadar gösterişili olursa, gömülecek kişi o kadar önemli hale getirdi. Fakat ölen kişinin arkasından çok fazla yas gösterilmesi, özellikle elit sınıf Romalılara göre saygısızlıkla eş değerdi. Bu çıkmazı çözmek için, cenazelerde ağlaması için para alan kişiler tutuldu.

Ölen kişinin ailesi, feryat edip ağlamaları ve yüksek seslerle ağıt yakmaları için bu kadınlara para ödedi. Çünkü aşırı duyguların Roma toplumunda açıkça gösterilmesi doğru bulunmazdı. Bu kadınlar kalabalığı etki altına almak için kendi saçını yolar, elbiseleri yırtar ve bazı anlarda yüzlerinden kan akacak kadar kendilerini tırmalarlardı. Fakat bu gösteriler bir yerde insanları rahatsız etmeye başladı. Roma hükümeti de bu ilginç iş kolunu yasakladı. Aslında hükümet daha çok, insanların uzun süredir alıştığı sessiz yaşam karakterlerinin bozulacağından korkmuştu.

Antik Romalılar kurşunu neredeyse her şeye uyguladılar

Antik Roma kurşun boruları.
Antik Roma kurşun boruları

Modern yaşam ortamımızda kurşun maddesinden olabildiğince kaşınmak zorundayız. Yakın zamanlara kadar çocuk oyuncaklarının üretiminde yer alıyordu ama artık böyle değil. Fakat Antik Roma halkı kurşunun ölümcül etkilerinden haberdar değildi. Bugün bilimin önermediği tüm kullanım alanlarında yer verdiler. Bu elementin en yaygın kullanım alanı Romalıların saç boyalarıydı. Ayrıca sadece varlıklı Romalıların evlerinde yer alan su boruları da tamamen kurşundan yapılıyordu. O dönemdeki zehirlenmelerinin ana nedeni olarak bu borular gösteriliyor.

Fakat son dönemlerdeki araştırmalara göre, Roma kentlerindeki su borularındaki kurşunun öldürücü düzeyde olamayacağı iddia ediliyor. Fakat kurşundan etkilendikleri tek yer su boruları değildi. Kurşundan yapılmış testilerden şarap içiyorlardı. Yemek kapları dahi kurşundandı. Şarap ve zeytinyağlarını depoladıkları amforaları biliyorsunuz. Bu amforaların ağzını kapatmak için yine kurşundan destek aldılar. O nedenle her alınan yudumda biraz daha kurşun yutuyorlardı. Mücevherlerini bir yere sabitlemek için de yine kurşun kullandılar.

Roma'da cezbedici uçan fallik objeler kullanılırdı

Çoğu insan Roma tanrılarını düşündüğünde akla bu gelir

Roma mitolojisi, 200'den fazla tanrıya yer verilen çeşitli bir panteona sahipti. Bugün az bilinen tanrılardan birisi de – oysa antik Roma'da popülerdi – kanatlı penisli tanrı Fascinus'du. Fascinus, sembolü penis (fallik sembollerden bir tanesi) olan erkeksi canlandırıcı enerjinin tanrısıydı. Vücudu dik bir penis ve bir çift testisten oluşuyordu. Kuyruk ve bacakları için de bir penisi var. Ayrıca kanatlarıyla çevrede uçabilir ve şanslı olan bazı ölümlü Romalıları kutsayabilirdi.

Fascinus'un şans getirdiğini inanıldı. Ona tapanlar, bugün günümüzde boyunlarına haç takan Hristiyanlar gibi yaparak, boyunlarında bir tılsım veya kolye olarak taşıdılar. Dolayısıyla Romalılar boyunlarında haç yerine bir dik bir penisle dolaşıyordu.

Roma'nın uçan penis tanrısı

Fallik tılsımlardan (burada penis) bir tanesi

Roma'nın altıncı kralı Servius Tullius'un annesi Ocrisia, Fascinus tanrısı sayesinde hamile kaldığı söylenen en ünlü Romalı kadındı. Ocrisia aslında, savaşta ele geçirilerek, Roma kralı Tarquinius'un kölesi haline getirilmiş soylu bir kadındı. Anlatılanlara göre, Ocrisia bir "bakire"ydi. Bir gün Vesta Bakirelerinin kutsal ayinlerini yerine getirirken, kanatlı bir fallus (penis) içeri girdi ve kendisini hamile bıraktı. Bunun sonucunda kraliyet ailesinde büyüyen Servius Tullius'un doğacaktı. Bir köle olmasına rağmen, Tullius'un doğumu Kral Tarquinius'u derinden etkiledi ve çok zaman geçmeden onu serbest bırakarak kızıyla evlenmesini sağladı. Tarquinius'un ölümünün ardından hükümdarlığa, kutsal Fascinus'un oğlu Servius getirildi.

Tullia, babası Servius Tullius'un cesedinin üzerinden geçer

Fascinus'un adı Latince "fascinare (büyüleyici)" fiilini oluşturmuştur. Fascinus büyülemek, hayran bırakmak veya sihir yapma gücü anlamını taşıyor. Çünkü uçan bir fallik tanrının kesinlikle bu güçleri sergilemesi gerekiyordu. Fascinus'u ilahlaştırma dönemi, Hristiyanlığın yayılmasıyıla beraber hızla azaldı ve nihayet, antik çağın artık unutulan pagan panteonuyla beraber yok oldu. Ancak, Fascinus'un bir kalıntısı bugün hala dilimizde. İngilizce "fascinate (büyülemek)" kelimesinin kökeni, Latince "fascinare" kelimesine yani unutulan uçan Roma tanrısına kadar uzanıyor.

Şakacı Roma imparatoru

Elagabalus
Elagabalus

Elagabalus (204- 222) henüz on dört yaşındayken Roma imparatoru ilan edildi. Fakat bu denli bir sorumluluk için eğitilmemiş veya kesinlikle bir fikri yoktu. Zaten tahta geçmeden önce, ismininde kökeni olan Suriye güneş tanrısı Elagabal'ın rahibiydi. Şaşırılmayacak biçimde, eğitilmemiş bir gence mutlak gücü verirseniz, işlerin tersine gitmesi en olağan senaryodur. Elagabalus, Roma'nın bazı acımasız hükümdarları kadar delirmiş olmasa da –anlamsız merhametsizlikleri olan Caligula ya da Commodus değildi– Elagabalus nadiren düz bir çizgiyi takip ediyordu.

Bu imparator ilginç şakalarıyla kendini göstermeyi tercih etti. Bu şakalar sorumluluk duyduğu kimsenin olmadığı ve Roma dünyasının imparatoru olduğu gerçeğinden güç alıyordu. Sürekli yumruk attığı şakaları vardı. Diğer yandan Elagabalus'un şakalarının daha hafif tarafında, akşam yemeğine oturan şatafatlı misafirlerinin altına, osuruk sesi çıkaran yastıkları yerleştirmek vardı. Bu yastıklar birisi oturduğunda osuruk sesleri çıkaracak şekilde üretilmişti. Aşağıdaki çizimde olduğu gibi, şakaların bir de daha acımasız ucu vardı. Çünkü Elagabalus insanları ölümle korkutmayı severdi.

Ortalama bir Romalı şakası

Roma İmparatoru Elagabalus'un akşamcı misafirleri, sabah uyandıklarında bazen bir aslanın yanında uyanırdı
Roma İmparatoru Elagabalus'un akşamcı misafirleri, sabah uyandıklarında bazen bir aslanın yanında uyanırdı

İnsanları utanç verici sesler çıkartan minderlerine oturtmak, diğer şakalar söz konusu olduğunda elbette zararsızdır. Fakat Elagabalus'un şakaları değişik uçlardaydı. Mesela insanları yaşamları veya bir uzvunu kaybetme korkusu içine sokmak bir şaka şekli olamazdı. Bu imparatorun en sevdiği şakalardan biri gerçekten akıl dışıydı. İmparator akşam konuk ettiği misafirlerini önce sarhoş eder ardından oldukları yerde uyumak zorunda bırakırdı. Ardından aslanları, leoparları veya ayı gibi vahşi hayvanları onların uyuduğu odaya gizlice sokardı.

Sabah uyandığında ilk iş olarak akşamdan kalma misafirlerinin yırtıcı hayvanlarının arasında uyanmasını bekler ve bu durumdan eğlence yaratırdı. Kimsenin şaşırmayacağı bir şekilde, imparatorun mizah zevki hiçbir zaman takdir edilmedi. Çevresinin ve halkının gerçek bir sapık olarak gördüğü başka davranışları da vardı. Elagabalus 18 yaşında tahttan indirildiğinde herkes rahatladı. Kafası koparıldı, vücudu nehre atıldı ve anılması bir senato fermanıyla yasaklandı.

İdrar Roma dünyasında diş temizliği için kullanıldı

Antik Roma'da ortak tuvaletler
Antik Roma'da ortak tuvaletler

Antik Roma şairlerinden Catullus (MÖ 84-54) gülümsemesini rahatsız edici bulduğu Egnatius adında bir kişiye aşağılayıcı sözler söylemişti. Bu olay Romalıların günlük yaşamlarına dair olağandışı bir şeyi bize gösteriyordu: Romalılar ağızlarını idrarla temizlerdi. Bu durum Catullus'un yazısında belirtiliyor: "Aptalca gülümsemekten daha aptalca bir şey yoktur. Siz İspanyolsunuz – İspanya ülkesinde her erkek sabah dişlerini ve kırmızı diş etlerini idrarla fırçalamaya alışkındır, bu yüzden dişlerinizin bu kadar cilalı olması gerekliliği, sizin daha çok idrarla dolu olduğunuzu gösteriyor."

Roma idrar şişelerle satıldı
Roma idrar şişelerle satıldı

Egnatius'un çok fazla gülümsemesi kınandı, kötü bir şeydi çünkü gülümsemeler değersiz görülüyordu. Buradaki aşağılama, idrarla ağzını temizlemekle ilgili olamazdı: Çünkü Romalılar için bu tamamen normaldi. İdrarın etken içeriklerinden birisi, vücudun üre şeklinde sentezlediği amonyaktır. Bugün, bombalardan temizlik ürünlerine ve tarımsal gübrelere kadar birçok üründe amonyak var. Amonyak yalnızca banyonuzdaki ve fırınınızdaki sert lekeleri sökmezle kalmaz, aynı zamanda bulaşıklarınızı ve bardaklarınızı da parlatır.

İdrar Antik Roma'da değerli bir üründü

Pompeii'den çizim, Roma'nın idrarla çamaşır yıkama sürecini tasvir ediyor
Pompeii'den çizim, Roma'nın idrarla çamaşır yıkama sürecini tasvir ediyor

Modern dünyamızda amonyak elde etmek için idrara ihtiyacımız yok. O dönemde Antik Romalılar amonyağın etkilerini kavramış olsalar da, modern bilimden uzaktılar. O dönemde amonyak elde edebilecekleri tek kaynak idrardı. Yani Roma dünyasında idrar sadece ağız ve diş temizlemek için kullanılmamıştı. Ayrıca çeşitli başka amaçlar için de fayda oluyordu. Örneğin, çamaşırhaneler çalışmak için bekletilmiş idrara ihtiyaç duyuyordu. Fullonica olarak bilinen büyük devlet çamaşırhanelerinde, insanların kirli çamaşırları varillere atılır ve burada bekletilmiş idrarın içinde tutulurdu. Ardından köle işçiler giysilerdeki kirler çıkana kadar üzerlerine ağırlık uygulardı.

Ziraat ve deri tabaklama gibi diğer iş kolları yalnızca idrarı değil, dışkı katılmış idrardan da yararlandı. İdrar o kadar önemliydi ki, toplaması büyük bir iç gücü istiyordu. En sonunda, herkesin sabit durup idrar yapabileceği halka açık tuvaletler veya büyük fıçıların olduğu alanlar oluşturuldu. Antik Romalılar, ağız hijyeni, üretim ve ticari alanlara ek olarak, tıpta da idrardan yararlandı. Mesela Yaşlı Plinius, bebek bezi isiliğinden kurtulmak için idrarın etkisini anlatmıştı. Ayrıca taze uygulanan idrarın "yaralara, yanıklara, anüs enfeksiyonlarına, çatlaklara ve akrep sokmalarına" iyi gelebileceğini yazdı.

İdrar, Roma hazinesi için önemli bir gelir kaynağıydı

Antik Roma'dan bir tuvalet fotoğrafı
Antik Roma'dan bir tuvalet fotoğrafı

Günümüzde tıbbi ilaçlarda idrar kullanıldığı düşüncesi baştan sona iğrenç bir durum gibi görünür. Fakat idrarın steril etme özellikleri -idrardaki amonyak nedeniyle- düşünüldüğünde bu yöndeki tıbbi uygulamalar belki Romalılara bazı faydalar sağlamış olabilirdi. İdrar toplama ve idrar satışı, Roma dünyasında önemli bir gelir modeliydi. Fakat burada dönen büyük kazançları fark eden Romalı vergi memurları, idrarı da vergiye bağladı. Bu yönüyle antik dünyalar ile günümüz arasında pek fark bulamazsınız.

İdrar toplama alanında uzmanlanmış kişilere imtiyaz tanınarak vergilendiriliyordu. Bu hamle hükümetin henüz idrarlarını satan kişilerden direk yerinde vergi kesmediği bir zamandı. Sonra İmparator Vespasianus yeni bir gelir kaynağı düşünürken ve devlete air pisuvarları vergiye bağlamayı akıl etti. Fakat Titus, bu durumun imparatorluğun saygınlığını zedeleyeceğini söyleyerek babasını engellemek istedi. Vespasianus ise oğluna, ileride Latin atasözü olacak olan basit bir cümleyle konuyu kapattı: "Para kokmaz".

Romalılar gladyatörlerin vücut sıvılarıyla ilgilenirdi

Gladyatörleri tasvir eden Roma mozaiği
Gladyatörleri tasvir eden Roma mozaiği

Antik Roma halkı gladyatör konusunda nasıl düşünmelerini gerektiğini tam olarak oturtamadı. Bazen onları köle oldukları için görmezden gelirlerdi. Çok zorlu ortamlarda eğitimden geçirildikleri için, özgür Romalılardan tamamen ayrılardı. Diğer yandan ise başarılı gladyatörlere karşı adeta bir film yıldızı yaklaşıp, onlara hayranlık beslerlerdi. Çünkü bu savaşçıların daima orantılı iri bir vücudu vardı ve arena ortamında ışık saçarlardı. Bu durum gladyatörleri birçok Romalı kadının ve kimi zaman erkeğin cinsel oyuncağı haline getirmişti.

Büyük sosyal engeller düşünüldüğünde, kadınların gladyatör fantezilerini doğrudan gerçekleştirme olasılıkları pek yoktu. Fakat başka şekillerde tatmin oldular. Gladyatörlerin ter damlaları en çok aranan malzemeydi. Özellikle üst sınıf Romalı kadınlar, arenada ölen gladyatörlerin teri ve diğer pislikleri için çok para ödüyordu. Romalılar sabunun olmadığı dönemde strigil denilen kavisli bir bıçakla temizleniyordu. Bu bıçakla gladyatörlerin derilerindeki akan teri ve kiri toplayarak şişelediler.

Romalılar gladyatör kanını ilaç olarak kullandı

Bir hastayı muayene eden Romalı bir doktoru betimleyen kabartma
Bir hastayı muayene eden Romalı bir doktoru betimleyen kabartma

Gladyatörlerini terini ve kirlerini satın alanlar, bunu bir şekilde yüz kremi olarak kullanıyordu. Özellikle üst sınıflardaki kadınlar bu kötü artıkları kozmetik bir etki göstermesi için tercih ediyordu. Bunun dışında gladyatörlerin kanları da çok ilgi çekiciydi. Pek çok kadın bu kanları takılarına, varsa peruklarına ve kullandığı diğer parçalara sürüyordu. Ayrıca parfüm olarak kullandıkları sıvıların içine de bu kandan koydular. Gladyatörler tahmin edileceği gibi Roma dünyanın en erkeksi ürünleriydi ve bu da kadınlarda gladyatör kanının cinsel hazzı artırabileceği fikrini doğurdu. Hatta bir gladyatör ne kadar ünlüyse, kanının ve terinin afrodizyak etkisi o kadar artacaktı. Bu kan direkt içilebilir olsa da, daha çok şaraplarla karıştırılır veriliyordu.

Gladyatör kanının etkisi kozmetik ve afrodizyaklardan ibaret olmadı. Ayrıca bir takım sağlık sorunlarını, bilhassa epilepsiyi çözmek etmek için de kullanılmıştır. Yaşlı Plinius'un anlattığı gibi:

Epilepsi hastaları, gladyatörlerin dahi kanını içme alışkanlığına sahiptir; oysa bu, arenada vahşi hayvanlar tarafından yapıldığını gördüğümüz, izlerken bizleri dehşete düşüren bir şey! Ve yine de bu kişiler, bir insandan akan ılık, henüz nefes alan kanı içmeyi ve ağızlarındaki yaraya sürerken, onun yaşamını ortaya çıkarmayı, hastalıkları için en etkili tedavi olarak görüyorlar.

Yaşlı Plinius'un gladyatör kanını içen kişilere dair gözlemi

Roma'da umumi ve yıkanabilen tuvaletler vardı

Ostia'da ortak Roma tuvaletleri

Antik Girit'teki Minoslular, MÖ 2. binyılda atıkları temizleyen tuvaletler tasarladılar. Bu tuvaletler asırlar boyunca bir lüks görülürdü. Fakat MÖ ilk binyılda yaşanan ekonomik zenginleşme ve çoğalan refahla orta sınıf evlere de girecekti. Seçkin sınıftan tabana yayılmaya çalışan nadir gelişmelerden birisi olarak görülebilir. Fazla zaman geçmeden, bazı antik Yunan kentlerine de halka açık geniş kapsamlı tuvaletler inşa edildi. Tarihteki ilk umumi tuvaletler bir kanalizasyon sistemi olan, taş koltuklu geniş alanlardan oluşuyordu. Bununla beraber, antik dünyada yıkama teknolojisini ve halka açık tuvaletlerden en çok yararlananlar Romalılardı.

MÖ birinci yüzyılda, Roma kent ve kasabalarında umumi tuvaletler yeterince yaygındı. Özel koltuklar yoktu: Bu yerler, direkt kanalizasyon üzerinde insanların tuvaletini yapabileceği bir boşluğu olan, taş veya ahşap kaplı bir odadan ibaretti. Her iki cinsiyetten insanlar bu ortak alanlarda herkesin önünde işini görüyordu. Temizlenmek için bir çubuğa bağlı süngerleri kullandılar. Bu süngerler, tuvaletlerin önünden akan suya tutularak "temizlenilir" ve yeniden kullanımı sağlanırdı. Birçok Romalının evinde, halka açık kanalizasyon sistemine entegre edilmiş özel tuvaletler olabiliyordu.

Romalılar düşmanlarından yeni taktikler öğrenmekten tereddüt etmezdi

Roma erken Cumhuriyet dönemi lejyonu

Roma lejyonları başlangıçta yoğun olarak mızraklı askerlerden oluşuyordu. MÖ 343'ten 290'a kadar süren üç farklı Samnit Savaşı yüzünden kılıç kullanan lejyonerlerden oluşan daha yaygın bir lejyona düzenine geçtiler. Samnitler, Roma'nın güneyindeki Apenin Dağları'nda yaşıyordu ve bu zorlu arazide, yoğun falanks (mızraklı askerler) kullanımının birlikleri yavaşlattığı görüldü. Buna karşılık, Samnitler kılıç kullanıyor ve maniple ("bölük") olarak bilinen daha küçük alt birimlerle ayrılarak esnek savaşıyordu. Bu öyle avantajlı bir durumdu ki, MÖ 321'de Caudine Forks'ta bütün bir Roma ordusunu savaş bile yapmadan teslim aldılar. Fakat Romalılar pragmatizm üzerine inşa edilmişti ve daima işe yarayan her şeyi kendilerine entegre ederdi. Bu savaşlardan sonra mızraklar yere atıldı. MÖ 315 civarında, İkinci Samnit Savaşı sırasında manipüler sisteme geçtiler ve lejyonlar, 40 kişilik üç sıralı 120 kişilik ağır piyade manipüllerine ayrıldı.

MÖ 2. yüzyılın sonlarına dek, Romalı askerler kendi ekipmanlarının parasını ödemek zorundaydı. O nedenle Roma ordusunun manipülleri (bölük) tecrübe ve servete dayalı olarak üç kat halinde konuşlandırıldı. En önde genellikle en genç ve en fakir sınıf olan veliteler ya da avcı askerleri vardı. İlk ağır piyade hattı, kısa kılıçlar, kare kalkan scutum ve ağır mızraklı pila ile donanmış hastatilerdi. Ardından hayatlarının en güzel yıllarını yaşayan, kaliteli askeri donanımlara sahip zengin adamlar olan principes geldi. En sonunda ise en iyi ekipmanı alabilen en yaşlı ve genellikle oradaki en zengin adamlar olan triari gelirdi. Mızraklarıyla savaşmak ya da yere batırarak savunma hattı oluşturabilecek son savaş hattını oluşturdular. Nadiren savaşa dahil olurlardı çünkü çatışmalar genellikle öndeki asker katmanları sayesinde kazanılırdı. Bazen işler ters gittiğinde devreye girerlerdi. Onların bu pozisyonları, kişinin son çaresini kullanması anlamına gelebilecek, bizdeki "İş başa düştü." gibi yaygın bir deyim olan "Sıra triarii'ye geldi" Roma deyimini ortaya çıkardı.

Ordu, Roma Devleti'nden çok generalleriyle özdeşleşiyordu

Roma generali

Germen kabileleri Alpleri geçerek güney Galya'ya girmişti. Ardından İtalya'ya gözdağı vererek, karşılarında savaşmak için gönderilen iki Roma ordusunu yenmişti. Bu sonuç barbarlardan her zaman korkan İtalyan Yarımadası'nı paniğe sürükledi. Çünkü, Galyalılar MÖ 387'de Roma'yı yağmalamış ve İtalya'yı sarsmıştı. Gaius Marius krizin üstesinden gelmek için "Marius (Marian) Reformlarını" gerçekleştirdi. Buna göre, o ana kadar kendi silahlarını almaya ve donatmaya parası yeten toprak sahibi vatandaşlardan oluşan Roma lejyonlarını, parasız yoksul insanlar dahil olmak üzere bütün insanlara açtı. Böylece Roma hükümeti artık bu insanlara silah ve zırhlarını kendisi veriyor ve onlara düzenli maaş bağlıyordu. Ordunun yapısı, orta sınıf ve aristokrat bir görünümden, lejyonerlerin askerlik hizmetini bir kariyer olarak ele almalarını sağlayan profesyonel bir güce dönüştü.

Bu reformlardan sonra ordu mensuplarının bağlılığı değişti. Lejyonerler hizmet verdikleri dönemden sonra kıdem tazminatları ve emeklilik primleri için Roma hükümeti yerine generallerine gitmeye başladı. Fakat acımasız generaller lejyonların bu yakınlığını istismar ederek, onlarla kendi ordularını oluşturuyordu. Bu tarz istismar edilen ordular tahmin edileceği üzere Roma imparatorlarını yıkmak için pek çok kullanıldı. Bu durum Roma Cumhuriyet kurumlarının yok edilerek, yerine Roma İmparatorluğu'nun kurulacağı iç savaşları başlattı. Fakat ilk Roma imparatoru Augustus, imparator olduğu an lejyonların generallerine olan aşırı bağımlılığını bıçak gibi kesti. Askerlik hizmeti 10 yıldan 25 yıla çıkarıldı. Her lejyona emekli olduktan sonra nakit para ve arazi sözü verildi. Lejyonerlerin bağlılık yemini Sacramentum tamamen imparator odaklı olarak yeniden düzenlendi.

Bu metinde askerler imparatorun emrettiği her şeyi bağımlılıkla yerine getireceklerine, savaşı asla terk etmeyeceklerine ve Roma için ölümden kaçmaya çalışmayacaklarına yemin ediyor.

Roma askerinin inadı savaştaki en büyük varlıklarıydı

Bir kuşatma yürüten Romalılar

Roma'nın askeri disiplin konusundaki hassasiyetinden bahsetmek elbette gereksiz. Savaşlardaki azim ve kararlılıkları oldukça fark yarattı. Roma'da askeri dehadan daha çok disiplin konusu her zaman öne çıkmıştır. Romalılar en başta azılı düşmanları Kartacalılar ve onların büyük komutanı Hannibal Barca gibi önemli isimleri yok ettiler. Roma özellikle kaynak konusunda rakipsizdi. Bu avantajı sayesinde düşmanlarını itinayla takip etmeyi tercih etti. Bu takip özellikleri çoğu düşmanını bezdirerek teslim olmalarını sağladı. Buradan ordu üyelerinin ne denli bağlı olduğunu görebiliyoruz. Bir diğer örnek, İber Yarımadası'nın sabırla ve sistemli olarak ele geçirilmesidir. İlk fetih MÖ 220'de başlamış ve MÖ 19'da sonuçlanmıştır. Tam 200 yıl!

Bu düzeydeki bir adanmışlık, Roma ve İtalyan müttefikler arasında yaşanan Sosyal Savaş (MÖ 91-88)'ın –sosyal kelimesi "müttefikler" anlamına gelen sociiden geliyor- döneminde, savaş tarihinin en mükemmel yanıtına neden oldu. Bu savaşta, asırlar önce Roma'yla girdikleri acımasız savaşları aklından çıkarmayan Samnitler, Nola bölgesini ele geçirerek buraya ordu yığdı. Roma buraya MÖ 91'de bir ordu göndererek, komutanın müzakere gerçekleştirmesi istendi. Fakat sonuç alınamadı. Romalılar kentten ayrılmak zorunda kaldı. Fakat Samnit liderdi Roma'nın arkasından dalga geçerek Nola'yı asla vermeyeceklerini söyledi. Gerçekten de 10 yıl boyunca kuşatmaya dayanacak kadar gıdaları vardı. Fakat gelinen sonuç, Samnit liderinin düşündüğü gibi olmadı. Yazının devamında komutanın yanıtını okuyacaksınız.

Nola'daki Roma kuşatmasının sonucu

Samnitler Romalıları hiçbir zaman sevmedi. Kendileri de inat olmalarıyla biliniyordu. Bu durumda, Romalılar kendi durumlarında gelişme kaydetmedikçe, Nola'daki Samnitlilerin savaşmayı sürdüreceğinden herkes emindi. Oysa Romalılar onlardan da kararlı ve en önemlisi sabırlıydı. Samnit komutanının Nola'nın on yıllık erzağının olduğunu söylemesi önemliydi. Çünkü Romalı komutanlar bu alaylı cümleye "öyleyse Nola'yı on birinci yılda alacağız" şeklinde yanıt verdi. Bu cümle son derece ölümcül bir ağır başlılıkta kuruldu. Romalı general ve sonrasının diktatörü Sulla, Nola kuşatmasının başına atandı. Sosyal Savaş MÖ 88'de sona ermişti fakat kuşatma sürdürülecekti.

Bu dönemde Roma'da Sulla ve Marius arasında iç savaş yaşanıyordu. Sulla Roma kentine ilerlemek için dönerken, Nola Kuşatması'nın sorumluluğunu bir lejyona verdi. Sulla, Marius'u İtalya'nın dışına gönderdi ve destekçilerini idam etti. Ardından Pontus Kralı Mithridates ile çarpışmak için doğuya harekat planladı. Tüm bunlar olurken Nola Kuşatması sürüyordu! Fakat Marius destekçileri geri dönerek Roma'yı ele geçirdi ve Sulla'nın ekibinde olanları idam etti. Ardından Sulla geri döndü ve Roma'yı tekrar ele geçirerek kendini diktatör olarak duyurdu. Marius'un destekçilerinin hepsini binlerce kişinin önünde parçalara ayırdı. Tüm bunlar olurken Nola Kuşatması hala devam ediyordu. Nihayet, MÖ 80'de yani kuşatmanın on birinci yılında, Nola'nın tüm erzağı bittikten sonra teslim olmaları beklemeye başladılar.

Roma Cumhuriyeti'nin çöküşünün başlangıcı

Gracchi'nin annesi Cornelia

Romalı bir pleb tribünü ve halktan yana popüler bir siyasetçi olan Tiberius Sempronius Gracchus (yaklaşık MÖ 164 – 133), Roma'nın muhafazakar üst üst sınıf çetelerinin gerçekleştirdiği acımasız bir son yaşadı. "Cornelia, Gracchi'nin Annesi" olarak bilinen dul annesi Cornelia, İkinci Pön Savaşı'nda Hannibal'i yok eden general Scipio Africanus'un kızıydı. Çocuklarını daha çok önemsediği için Kral VIII. Ptolemy'nin evlilik teklifini kabul etmemişti. Tiberius'un izlediği siyasi harekat kamu arazileri etrafında dönüyordu. Burada Roma'nın aristokrat senatörlerinin elinde tuttuğu yasadışı dev arazilere odaklanmıştı. Çünkü bu, Roma ordusunun ana omurgasını oluşturan küçük bağımsız çiftçiler sınıfını yok etmekle eş değerdi.

Tiberius çok genç bir insan olarak orduya hizmet etmişti. Orada lejyonların içine düştüğü krizleri fark etti. Öyle ki, Roma'nın lejyonları genellikle bağımsız çiftçilerden oluşan, kendilerine silah satın alabilecek kişilerden ibaretti. Bununla beraber, kamu arazilerine yasalar görmezden gelinerek el konuluyordu. Sonra Romalı üst sınıfların elinde tuttuğu büyük mülklerle entegre edilerek, bağımsız çiftçi bölgeleri adım adım küçültülüyordu. Bu kadar kanunsuzluk, küçük çiftçileri topraklarından kovulmalarına neden oldu. Sonuç olarak lejyonerlerin sayısı da azalacaktı. Tiberius, kamu topraklarını muhafazakar aristokratların elinden alarak yeniden dağıtmaya yönelik tarım reform yasalarını destekledi. Fakat, her muhafazakar ahlaksızlıkta olduğu gibi, büyük bir tepkiyle karşılaşacaktı.

Muhafazakarlar tarafından katledilen bir Roma reformcusu

Roma senatör çetesi Tiberius Gracchus'u öldürdü

Tiberius Gracchus, bağımsız Romalı çiftçilerini doğal olarak Roma ordusunu kurtarmak istiyordu. Buradan yola çıkarak, elitler tarafından yasadışı yollarla ele geçirilen dev mülkleri kamu arazilerinden ayırmak ve küçük parçalar halinde alt sınıf vatandaşlara tekrar dağıtmak için tarım reformlarını açıkladı. Romalı çeteler bu girişime şiddetle karşı çıktı. Her şeye rağmen toprakları yeniden dağıtacak olan bu yasayı senatoda zorladığında, optimates tarafından planlanan bir isyanda, senatör çetesinin eliyle görevden alındı. Bu çete, halk meclislerinin ve tribünlerin etki alanını azaltmaya ve aristokrat yandaşı Senato'nun gücünü artırmaya çalışan, sahtekar muhafazakarlardan oluşan bir klikin adıydı. Tiberius'a karşı yapılan bu hamla, Roma Cumhuriyeti'nin ilk planlı siyasi şiddetiydi.

Bu olay iki tabuyu sonlandırdı: ilki genel olarak siyasi zorbalık, ikincisi ise asırlardır kutsal kabul edilen pleb kürsüsündeki kişilerin dokunulmazlığı. İlk kez yaşanan bu şiddet kendini devam ettirecekti. Tiberius Gracchus'un siyasi fikirleri nedeniyle öldürülmesi, neredeyse 100 sene sürecek bir çatışmayı tetikledi. Roma Cumhuriyeti en sonunda iç savaş ve siyasi ölümlerle kendini yıkmaya başladı. Tarihi bir tezatlık olarak, artan şiddet herkesin üzerine yığılmıştı. Muhafazakar klik olan optimates'in desteklediği patrisyen ve senatör gruplarının tamamı yok oldu.

Halkçı kardeşinin izinden giden vatansever bir kardeş

Gracchi kardeşler, Gaius ve Tiberius

Tiberius Gracchus'un reformist hayalleri, küçük kardeşi Gaius Sempronius Gracchus (MÖ 154 – 121) tarafından devam ettirilmek istendi. Gaius, erkek kardeşinin reform politikalarının, muhafazakar bir senatör çetesi nedeniyle engellenmiş olmasından etkilendi. Her riski alarak kardeşinin izlerini takip etti. Gaius, pleblerin haklarını ön planda tutan bir halk siyasetçisi ve büyük tarım reformunun avukatı oldu. Ayrıca siyasi çete şiddetinin kurbanı olarak kardeşi Tiberius'un yolunu izlemeyi istedi. Muhafazakar Roma senatosu ve optimates işbirliğiyle öldürüldüğünü bildiği halde korkmadı.

Gaius Gracchus MÖ 123'te pleb tribününe seçildi. Ardından erkek kardeşinin tarım reformlarını tekrar uygulamaya koymak için planladığı yasaları çalıştırmak için halk meclislerini farklı bir biçimde kullandı. Ayrıca bir adım daha ileri gidecekti. Aristokrat senatörlerin gücünü azaltmaya yönelik düşündüğü önlemleri sürekli anlattı. Gaius ayrıca tüm Roma vatandaşlarına sübvansiyonlu buğday vermek için yasaları sonuna kadar zorladı ve MÖ 122'de bie daha tribün seçildi. Fakat yine, MÖ 121'de Senato ve Romalı muhafazakar aristokrat siyasi çeteleşme düzenine geçerek, tekrar bir tribünün peşine düşerek isyana yöneldiler.

Romalı muhafazakarların küçük bir değişime izin vermeleri daha iyi olabilirdi

Gaius Gracchus'un bir çete oluşumdan kaçıyor

Romalı sahtekar muhafazakarlar, Gaius Gracchus'un destekçilerinden birisini öldürdü. Bunun ardından Gaius ve destekçileri, uzun zaman önce pleblerin sığındığı bir yer olan Aventine Tepesi'ne çıktı. Senato bu hamleye yanıt olarak, konsolosların bir çete eşliğinde Gaius'un arkasından gitmelerini emreden yeni bir kararname hazırladı. Her şeyin elinden kayıp gittiğini gören Gaius intihar etti. Fakat bu çete olayların üzerine daha da giderek, yüzlerce takipçisini katletti ve cesetlerini Tiber Nehri'ne attı. Kısa vadede Gracchi kardeşler öldürülmüş olsa da, uzun vadede sonuç optimates denilen ayaktakımının istediği gibi olmadı. Gracchi kardeşlerin siyasi ölümleri, optimates'in yürüttüğü sözde davaya ve çıkarlarını büyütmeye çalıştıkları aristokrat senatör sınıfında etki göstermedi.

Romalı patriciler (soylular) kendi sınıflarının üyeliğini sona erdiren ve mülklerine el koyan yasaklarla neredeyse yok edildi. İlk önce diktatör Sulla Roma'nın ilk iç savaşında elde ettiği zaferden sonra populares'in (halktan yana olan klik, optimates'in karşıtı) peşine düşmüştü. Sonra sarkaç sallandı çok zaman geçti. Octavianus ve Mark Antony (Marcus Antonius), Julius Caesar (Jül Sezar)'ı öldürenlere karşı iç savaşta elde ettikleri zaferin ardından daha kanlı ve kesinlikle daha kapsamlı bir hamlelerle optimates'leri takibe koyuldu. Nispeten az sayıda hayatta kalan soylu sınıf üyeleri daha sonra, çeşitli imparatorlara karşı komplo kurmakla ya da haksız yere suçlanarak yavaş yavaş yok edildi. MS birinci yüzyıl biterken, Romalı soylu sınıfının neredeyse soyu bitirilmişti.

Roma'nın ilk imparatoru

Octavius'un amcası Julius Caesar'ın ölümü
Octavius'un amcası Julius Caesar'ın ölümü

Tarihin birinci sınıf diyebileceğimiz tek diktatörü muhtemelen daha çok Augustus olarak bilinen Gaius Octavius'tur (MÖ 63 – MS 14). Roma'nın ilk imparatoru Octavianus (Octavius), babasının zengin olduğu bir pleb ailesinde doğdu, annesi de aristokrat Julius soyundan geliyordu ve Jül Sezar'ın yeğeniydi. Augustus (yani Octavius)'un tanınmış büyük amcası, yeğenini kamu hayatına dahil etti ve onu varisi olarak eğitti. Octavius, MÖ 44'te Jül Sezar suikasta uğradığında askeri ve akademik eğitimlerini bitirmek üzere Arnavutluk'taydı.

Octavius Roma'ya döndüğünde öldürülen Jül Sezar'ın kendisini evlat edindiğini ve ilk varisi yaptığını öğrendi. Bu ölümcül mirası kabul etmemesi önerilse de, bu tavsiyeye kulak asmadı ve Roma'ya gitti. Orada Sezar'ın yüzbaşısı Mark Antony (Marcus Antonius) resmi vasiyeti işleme koymakta direndi. Ayrıca Sezar'ı öldüren çete olan optimates, genç yaştaki Octavius'la hiç ilgilenmedi. Roma'nın tecrübeli devlet adamlarından biri ve siyasi yönden önemli fakat askeri açıdan zayıf bir hizibin üyesi olan Cicero şöyle bir cümle kurdu: Bu genç adamı "yükselt, öv, sonra sil!" Fakat yanıldığı ortaya çıkacak.

Octavius'u görmezden gelmek büyük bir hata oldu

Octavius'un büstü ve nasıl görüneceğine dair bir rekonstrüksiyon

Roma siyasetindeki neredeyse herkes Octavius'a odaklanmadı. Bu hafif kilolu genç imparatorun tek varlığının Sezar'ın ismi olduğunu düşündüler. Ancak, bu cazibesiz genç adam -hayatı boyunca zayıf ve hastalıklara dirençsizdi- kusursuz bir politikacıydı ve uzun bir oyunu izledi. Gelecekteki imparator, üvey babası Julius Caesar'ın onuruna halka açık oyunlar düzenlettirdi. İlgi ve popülerlik elde etmeye ve Roma'nın populares olarak bilinen popülist klikini yönetmeye çabaladı. Octavius ​​ayrıca Sezar'ın tecrübeli ve güvenilir askerlerini kendi tarafına almak için yola çıkacaktı.

Octavius herkesin umduğunun ötesinde hedeflerine ulaştı. Octavius'un yetkisinde olan bir askeri güçle Cicero'nun dahil olduğu klik kendisinden yardım istedi.

Herkesin beklentilerinin ötesinde başarılı oldu. Octavius'un komutasındaki bir askeri güçle Cicero'nun hizbi kendisinden yardım istedi. Yasal olarak belirlenen yaşın altında olmasına rağmen kanunları yumuşatarak onu senatör olarak atadılar ve kendisini İtalya'dan Galya'ya gerilemek zorunda kalan Mark Antony (Marcus Antonius) ile çarpışmaya gönderdiler. Marcus Antonius'a karşı hazırlanan ordunun komutasındaki konsoloslar yok edildi. Pozisyon için yasal olarak yine çok genç olmasına rağmen Octavius, Senato'dan kendisini boş bir konsüllüğe atamasını istedi.

Roma siyasetinin ölümcül sallanışları

Octavius ​​ve Marcus Antonius, MÖ 43'te optimates kliğine yönelik girişimde bulunur

Octavius, Senato'nun kendisini konsül yapmasına karar vermeye ikna etmişti. Ardından kendisine bu pozisyonu sağlamak için yasaları yumuşatmış olan senatörlere karşı hamlesini yaptı. Ortak bir diktatörlüğü bir arada götürmek için Mark Antony ile bir anlaşma yaptı. Diktatör Sulla, bir nesil önce ilk Roma iç savaşındaki zaferinin sonrasında, muhafazakar patrici(soylular) optimates kliğinin başındaydı. Ardından Romalı halkçı populares kliğinin peşinden takip ederek hepsini binlerce kişiyle katletti. Ancak muhafazakar kliğinin zaferi asla kalıcı olmayacaktı.

Octavius, populares'lerin başında iktidarı elde ettiğinde, optimates'in yaptıklarını fazlasıyla geri ödetti. Aristokrat optimates'in tepesindeki Sulla'nın populares kliğini katletmesinden bir nesil sonra sarkaç yeniden sallanmıştı. Şimdi populares'lerin başında olan Octavius ​​ve Mark Antony, Sulla'nınkinden bile daha dehşet ve daha geniş ölçekli arzularla optimates'lere saldırdı. İkili, Roma'nın binlerce muhafazakar optimates'ini katlederek büyük bir tasfiyeye girişti. Ayrıca, ölmemek için tam merkezde durmaya çalışan fakat her iki tarafın nefretini toplayan Cicero da dahil olmak üzere diğer tüm muhalifler yok edildi.

Augustus ile Roma dünyasının konsolidasyonu

Augustus İskenderiye'deki Büyük İskender'in mezarında

Octavius ​​ve Mark Antony, Roma muhafazakar klikini yok ettikten sonra, Julius Caesar'ın suikastçılarını avlamaya başladılar. Hepsini ortadan kaldırarak intikam aldılar. Sonraki nesiller boyunca, Roma İmparatorluğu'nda aristokrat sınıftan geriye kalan alışkanlık ve yasalar da yavaş yavaş kaldırıldı. Patrici'ler, tamamen soyları tükenene kadar çeşitli suçlar uydurularak suçlanarak idam edildi. Octavius ​​ve Mark Antony düşmanlarını yendikten sonra saldırmazlık ve ortaklık sözü verdiler. Gücü paylaşma yolunda anlaşmalar yapılırken Antony, Octavius'un kız kardeşi ile evlenecekti.

Bu güçlü ikili Roma dünyasınn bölünmesine neden oldu. Antonius doğuyu aldı, Octavius ise ​​Roma'da kalarak batıyı elinde tuttu. Fakat Antonius Mısır'da Kleopatra'ya aşık oldu ve orada evlendi. Octavius'un kız kardeşini terk ettikten sonra işler bozulmaya başladı. Geleceğin imparatoru ailesine yapılan bu hakareti Antonius'a saldırmak için bir sebep olarak değerlendirdi. MÖ 31'de eski ortağını yok etti ve Roma'nın tek hükümdarı oldu. Daha sonra Mısır ve doğu eyaletlerini Roma'ya dahil etti ve nihayet tüm Roma dünyasını kontrolüne geçirdi.

Roma Cumhuriyeti'nin ölümü ve Roma İmparatorluğu'nun doğuşu

"İmparator Augustus, Cinna'yı ihanetinden dolayı azarladı ve onu affederek hükümette bir görev verdi / Etienne Jean Delecluze, 1814

Octavius, Mark Antony'yi aradan çıkardıktan sonra devleti yeniden tasarladı. Bir şehir devleti için oluşturulan siyasi yapı, geniş bir imparatorluğun kontrolü için doğru olmadığı anlaşılan Roma Cumhuriyeti'ni sonlandırdı. Cumhuriyetin alt üst edilen kurumları, iktidar gücü Octavius ​​tarafından ele alınana kadar bir asırlık kaosun içinde yaşıyordu. İstikrarı ve güvenliği yeniden sağladığı için, Roma Senatosu Octavius'a tarihte bilinen adı olan "Augustus" unvanını verdi. Augustus, Cumhuriyet'in yerine kendisi hiçbir zaman dile getirmese de, fiili diktatör olarak Roma İmparatorluğu'nu kurdu.

Roma'nın elitleri, Octavius'un amcası Julius Caesar'dan, onun kral olmaya yönelik olan hamleleri nedeniyle nefret etmişti – Krallık Romalıların nefret ettiği bir unvan ve konumdu. Eski Roma Cumhuriyeti, hemen hemen mutlak ve yarı monarşik yetkilere sahip, ancak en fazla altı aylık bir süre için etkin olan diktatörlük makamına sahipti. Örneğin MÖ 82'de Sulla, görev süresi engelleleri olmaksızın kendisini diktatör belirledi, ancak ertesi yıl istifa etti. Buna karşın, Julius Caesar ilk olarak kendisini on yıl diktatör olarak atadı, sonra bunu hayat boyu diktatör olarak değiştirdi. Bu onu adı konulmamış bir kral yapmıştı. Bu yüzden Roma'nın muhafazakarları onu öldürmek zorunda kaldı. Augustus ise amcasının hatasını asla tekrarlamadı.

Augustus sahneden şık bir şekilde ayrıldı

Roma İmparatoru Augustus
Roma İmparatoru Augustus

Jül Sezar'ın öldürülmesinden sonra diktatörlük makamı tamamen kaldırıldı. MÖ 23'te Senato, bunu yeniden canlandırmak için, Augustus'u diktatör yapmayı teklif etti. Augustus, amcasının nelerle karşılaştığının yeterince farkındaydı ve bundan kaçınarak, reddetti. Fakat, hayatı boyunca bir konsülün yürütme yetkilerini ve ayrıca teorik olarak dokunulmaz olan bir tribünün yetkilerini kendinde topladı. Bu sayede, Augustus, bir diktatörün yetkilerini, öyle olduğunu hiçbir zaman söylemeden unvansız olarak ömür boyu yaygın bir şekilde kullandı. Bu yetkilendirme yapısı haleflerine de aktarıldı. Augustus tarafından fiilen diktatör olarak kurulan Roma İmparatorluğu, Roma Cumhuriyeti'nin yerini almıştı.

Yeni imparatorluk, kuruluşu Pax Romana olarak bilinen bir çağı başlatan güçlü, otokratik ve merkezi bir fiili monarşiydi. Roma dünyasına iki yüzyıl boyunca barış ve refahı garantiledi. Augustus, MÖ 43'ten, MS 14'te ölümüne kadar iktidarda kaldı. Augustus ölmek üzereyken, imparator olarak oynadığı rolü sahnedeki bir aktörünkiyle karşılaştırdı. Ölüm döşeğinde başındakilere söylediği son sözleri şuydu: "Rolümü iyi oynadım mı? O zaman ben çıkarken alkışlayın."