Bilim Enfeksiyonları Önlemeyi Nasıl Başardı?

Güneş ışığındaki ultraviyole veya morötesi ışığın, bakterilerin büyümesini durdurduğu uzun zaman önce keşfedildi ve enfeksiyon önlemede devrim yarattı.

İnsanlık enfeksiyonları önlemeyi nasıl başardı?

İnsanlık eskiden bugüne enfeksiyonları nasıl önledi? Enfeksiyon kontrolü insanlık tarihinin antik bir sorunudur. Antibiyotikler penisilinin keşfi ile 1940'larda yaygın olarak kullanılmaya başlamadan önce, küçük bir yaranın enfeksiyon kapması ciddi hastalığa ve hatta ölüme yol açıyordu. Ancak bakteriler evrimleştikçe ve antibiyotik direnci kazandıkça antibiyotikler de etkisizleşmeye başladı. Yeni bir antibiyotik ilaç arayışımız sürüyor ve bilim insanları enfeksiyonları engellemeye çalışırken geçmişten gelen enfeksiyon tedavilerini ve yaklaşımlarını incelemeye devam ediyor.

Tarihte Enfeksiyon Önleme Maddeleri

Aşil, Patroclus'u bandajlıyor, MÖ 500. İnsanlık enfeksiyonları önlemeyi nasıl başardı?
Aşil, Patroclus'u bandajlıyor, MÖ 500. (Fotoğraf: WikiCommons)

Antik insanlar bakteriyel enfeksiyonları tedavi etmek için küf ve topraktan bal ve şaraba pek çok maddeyi kullanmaya çalışmıştır. Etnofarmakologlar bu maddelerin içindeki aktif bileşenleri inceleyerek bu tedavilerin nasıl işlediğini anlamaya çalışıyor ve yeni ilaçlara temeli olup olamayacağını araştırıyor.

Bald's Leechbook adlı 1.000 yıllık bir Anglosakson tıp kitabındaki 'göz merhemi' tarifinde soğan, sarımsak, şarap ve inek safrasının ezilerek bronz kapta dokuz gün dokuz gece bekletilmesi anlatılır. Bilim insanları bu ilacı yapmış ve laboratuvar testlerinde MRSA bakterisini herhangi bir antibiyotikten daha hızlı öldürdüğünü keşfetmiştir. Yani hala etkili olan antik bir enfeksiyon önleme yöntemidir.

Balla yapılan antik pansumanlar incelendiğinde bunların yanık tedavisinde kullanılan gümüş pansumanlardan daha etkili olduğu görülmüştür. Ballı sargılarla tedavi edilen yanıklar daha hızlı şekilde ve daha düşük enfeksiyonla iyileşmektedir. Bu enfeksiyon önleme gücü balın antioksidan ve anti mikrobiyal özelliklerinden geliyor.

Enfeksiyon Önlemede Havalandırmanın Önemi

Kolera
Kolera "galipleri ve mağlupları ayaklar altına alır." Robert Seymour. 1831. (Wikimedia).

Miasma teorisi, Orta Çağ'dan 1800'lerin sonlarına kadar popüler olmuş bir tıbbi kavram. Hastalıklara miasma olarak bilinen zararlı bir "kötü hava"nın neden olduğu düşünülüyordu. Bugün enfeksiyonlara ve hastalıklara havanın değil, havada hareket eden mikroskobik organizmaların neden olduğu biliniyor.

Miasma teorisi, yanlış nedenlerle de olsa tıpta enfeksiyon önlemede olumlu gelişmelere yol açtı. "Kötü havanın" giderilmesi için temizlik artırıldı, pencereler açıldı ve hastaların 'hava alması' sağlanarak hastanelerde hastalığa neden olan mikroorganizmalar istemenden ortadan kaldırıldı ve enfeksiyon olasılığı zayıflatıldı.

Saygın hemşire Florence Nightingale (1820-1910) miasmalara inanıyordu ve çalıştığı hastaneleri daima temiz, ferah ve havadar hale getirerek bilmeden enfeksiyonları önledi.

Ardından bir bölgedeki hastaların binanın diğer bölümlerindeki insanlara hastalık bulaştırmasını önlemek için koğuşlar arasına hava geçirmez kapılar inşa edildi ve enfeksiyon önlemede yeni bir devrim oldu.

Modern hastaneler, dışarıdan temiz hava çekmek yerine havayı devridaim eden klimalar ile havalandırılıyor. Hastaneyi istenilen sıcaklıkta tutmayı sağlıyor ancak bulaşıcı mikroorganizmalar koğuşlarda dolaşmaya devam etmektedir. Havalandırma, çapraz enfeksiyonu önlemenin en güçlü yollarından biri. Havalandırmayı artırmanın havadaki hastalık partikülü oranını ve çevredeki hastalarda enfeksiyonu hızla azalttığı görülür.

Bakır ve Morötesi Işık ile Enfeksiyon Önleme

Finsen hastane lambası enfeksiyonları önlemek için kullanıldı.
Finsen hastane lambası, 1900. Hemşireler ve hastalar gözlerini UV ışığından korumak için koyu renk gözlük takıyorlar. (#)

Güneş ışığındaki ultraviyole veya morötesi ışığın, bakterilerin büyümesini durdurduğu uzun zaman önce keşfedildi ve enfeksiyon önlemede devrim yarattı. 1890 yılında Danimarkalı fizikçi Niels Ryberg Finsen, yapay olarak ultraviyole ışık üreten ilk karbon ark lambasını geliştirdi. Finsen, lambasının cilt lezyonlarına neden olan nadir tüberküloz türü Lupus vulgaris'i tedavi ettiğini kanıtladı ve Nobel Tıp Ödülü aldı. Ultraviyole ışığı hastaların cildine tutmak hastalığa neden olan tüberküloz bakterilerini öldürüyordu. Yeni bir enfeksiyon önleme yöntemi olarak doğdu.

Ultraviyole ışık bugün hastane gibi ortam yüzeylerinde hastalığa neden olan organizmaları öldürme yöntemi olarak araştırılıyor. 2019'a ait bir çalışmada bir UV lambasını ameliyathanenin yüzeylerine tutmanın ameliyathanedeki patojenlerin yaklaşık %98'sini öldürdüğü görülmüştür. Ultraviyole dezenfeksiyon, gelecekte hastaneleri dezenfekte etmenin kimyasal ve dumansız yolu olarak kullanılacak.

MRSA gibi antibiyotiklere son düzeyde dirençli bakteriler hastaneler gibi yerlerde giderek yaygınlaşıyor. Bakır metalinin mikropları nötralize ettiği birkaç yüzyıldır bilinir. 2007 yılında bir çalışmada bakır yatak korkuluğunun, tepsi masaların, bakır intravenöz direklerin ve sandalye kolçaklarının yerleştirildiği yoğun bakım odalarında enfeksiyon oranının yaklaşık %60 azaldığı görülmüştür.

Bu yüzden bugün hastaneler ameliyathanelerini yavaş yavaş bakırla kaplamaya başlıyor. Hastane yüzeylerinin yanı sıra bakır serum askılar, stetoskop ve hatta bakır kalem gibi nadiren yıkanan eşyalarda da bakır kullanılıyor.